15.8 C
İstanbul
28 Mart 2024, Perşembe
spot_img

2017’NİN KELİMELERİ

Birkaç hafta önce Google 2017’nin en çok aranan kelimelerini açıkladı. Aslında yılın en büyük gündem maddelerini düşününce pek de şok edici olmayan bir biçimde Türkiye’de en çok arama yapılan başlık Milli Piyango olmuş. Eh, bütün bir yıl Reza ve çevresinin cukkaladığı paralar üzerine konuştuktan sonra toplumun da aynı trendi güdüp “havadan gelecek parayı” arayıp, umut etmesi şaşırtıcı olmasa gerek. İkinci en çok aranan tabir ise stres çarkı olmuş. Zaten ilk 10’u sergileyen listeye baktığınızda bile ülkenin psikolojisi üzerine söyleyecek, düşünecek çok şeyiniz oluyor.  Stres çarkı o yüzden kesinlikle hepimize lazım.

Dünyada en çok aranalar listesine baktığınızda ise ilk sıralar hep felaketlere ait. Irma kasırgası ve Vegas saldırısı ilk üç içersinde. Onları Kuzey Kore takip ediyor. Dünya aramalar sıralamasında kasırgalar toplamda dört sırayı almış. Yaşadığı çevreyi para için mahveden insanın doğa karşısındaki güçsüzlüğünü yüzüne vurur gibi, değil mi? Dikkatimi çeken bir diğer nokta arama yapılan ilk on film içersinde beş tanesinin süper kahramaların dünyalarını anlatıyor olması. Hayret neden acaba? Kendimizi yeterince güvende hissetmeyip bizi zor durumdan çıkaracak kurtarıcılar mı hayal ediyoruz, nedir?

Tabi Google bu trendleri araştırınca, ben de mecbur oturdum kendi kelimelerime baktım, 2017 de en çok neyi yazmışım, düşünmüşüm, okumuşum diye. Hem ülkede gündem çok hızlı hem de insan balık hafızalı, yani geriye dönüp bakmayınca gerçekten unutuyorsun bir yıl içinde neler yaşamışsın. Benim ilk beş kelimem de şöyle:

Beş numaram OHAL olmuş. İnsan içinde yaşadığı sistemi iliklerine kadar hissediyor özellikle referandum öncesinde, yapamadığımız, erişemediğimiz, ikna edip gerçekleri anlatamadığımız zamanlardan kalmış bu kelime. Sonra her birimiz bir bakmışız ki alışıvermişiz, unutuvermişiz.

Dört numaram adalet olmuş. Pırpır yüreklerimize bir parça umut çalar gibi olmuş bu kelime biraz daha görünür olduğunda çünkü sonuçta hepimiz aynı şeyi umut ediyoruz. Adaletine güvendiğimiz bir sistemde yaşamayı arzuluyoruz. Ve her gün adaletin bizden yana değil güçlüden yana olduğunu bilerek hayatta kalmaya çalışıyoruz. Ne kadar başarabiliyoruz? Bir toplumda adalet en zayıfın maruz kaldıkları ile ölçülür. Siz yarın sıra size geldiğinde/gelirse nelere maruz kalacağınızı biliyor musunuz? Öğrenmek zorundasınız. Parmaklıklar ardında olanları görmek zorundasınız. Adaleti yılmadan yorulmadan istemek zorundasınız.

Üçüncü kelimem açlık grevi olmuş. Nuriye ve Semih’in neler yaşadığını biliyor musunuz? Takip ediyor musunuz? Eğer gözleriniz dolmuyor, elleriniz titremiyorsa bu yaşatılan drama; inanın içinizde birşeyler bozulmuş demektir. İnsan canını böyle acı ve Istırap dolu bir biçimde ortaya koyabiliyorsa, bize düşen seslerini duymak, el uzatmak, destek vermek olmak zorunda. Lütfen ama lütfen sırtınızı dönmeyin, gözleriniz kapatmayın. Görmesi, şahit olması ne kadar zor da olsa, insanlığımızı korumanın tek yolu bu. Açlık ve adaletin aynı cümle içinde kullanılmasını önlemenin tek yolu bu.

İkinci kelimem KHK. Son bir buçuk senedir yönetim biçimimizin gerçek adı kaheka. Tabi insan düşünüyor; toplumun en çok aradığı tabirin Milli Piyango olduğu bir ülkede, hükümetin en çok kullandığı tabirin KHK olması şaşırtıcı mıdır? Demokrasi, irade, seçim, oy, meclis ve bunun gibi kelimeler artık sadece sözlükler de anlam bulabiliyor. Ne acı ki artık bir cumhuriyette yaşamıyoruz. Havadan yetki, iki dudak, iki imza, şipşak.

Ve birinci kelimem, bu sene üzerine en çok okuyup çalıştığım kelime “taciz/tecavüz/kadın” olmuş. Bir pedofili kurbanının tüm yalınlığı ile anlattığı “yaşadıklarını” okudum mesela, hala korkunçluğu aklımdan çıkmıyor. Hepinize tavsiye ederim hatta bana kalsa okul müfredatlarına koyarım çocuklarımızı daha iyi koruyabilmek için, kendilerini koruyabilmeyi öğretmek için. Öldürülen kadınları, tacize, tecavüze uğrayanları sadece haber olarak da değil üstelik, şiddet kurbanlarının ağzından dinlemek başka bir yere taşıyor vicdanınızı, sizi başka bir insan yapıyor. İnsan denen canlının ne kadar kötü olabildiğini okudukça, dünyanın daha iyi bir yere dönüşmesi için çok çaba harcamaya mecbur hissediyorsunuz kendinizi. Ve bir kereden birşey olmaz diyenlerin nasıl insanlar olduklarını daha iyi anlıyorsunuz. Kötünün ve kötülüğün içimize ne kadar sızdığını fark ediyorsunuz. Ve en önemlisi anlıyorsunuz ki temizlenmek, arınmak zorundasınız. Farkında olmak zorundasınız çünkü öbür türlüsünün bedeli çok ama çok ağır.

Efendim bu yüzden bir zor sene biterken sizi de düşünmeye davet ediyorum. Siz bu sene en çok hangi kelimelere kafa yordunuz, emek harcadınız, çaba harcadınız? Ve yeni yılda hangi kelimelere emek harcamaya hazırsınız?

Daha insanca; daha yaşanır; umut ve ilham dolu; barışın gökyüzündeki güvercinlerin ağzından insanların eline ve yüreğine indiği; savaşın yerine eğitimi konuştuğumuz; çocukların karanlık deniz sularında boğulmayıp tertemiz yemyeşil parklarda mutlulukla oynadığı; bağırış çağırış küfür kavga yerine keman piyano gitar sesleri duyduğunuz; müziğin, her dilde ve her türde müziğin daha çok içinize işlediği; sokaklarda taciz cümleleri değil şiirler duyduğunuz; kadınların bıçak, yumruk veya kurşun darbeleri yerine sevgi ve mutluluktan çığlıklar attığı; içinizdeki çocuğu ve onun gözünde yitip gitmekte olan umudu yeniden yeşertebildiğiniz ve en önemlisi hak ettiğiniz biçimde yani  aklın yolunda ahlakla, adaletle, dürüstlükle, şefkat ve liyakatle, eşitlik ve tolerans ile, demokrat ve özgürce, önyargılara, baskılara, zorlamalara ve çıkarlara yenilmeden, demir parmaklıklar ardında değil güneşin altında insan gibi yönetilmeniz umudu ile dolu yeni bir yıl dilerim…

Ayşegül Ekinci

Facebook Yorumları

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,270AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler