26.2 C
İstanbul
27 Haziran 2025, Cuma
spot_img

HİKÂYELER İSTANBUL’DA GEÇİYOR

Meşher

İstanbul’u anlatan bir sergi vardı Meşher’de. Vehbi Koç Vakfı tarafından açılan sergide; resimler, tablolar ve eskiz çalışmaları vardı. Hikâye İstanbul’da Geçiyor, içinde İstanbul geçen hikâyelere odaklanıyordu. Kurmaca evrenindeki sergi, Voltaire’in Candide’si ile Virginia Woolf’un Orlando’suna kadar uzanıyordu…

İstanbul’un batı edebiyatındaki tasvirlerinin anlatıldığı koleksiyonda kitaplar, çizimler ve afişler vardı. Eski kitaplarla beraber film afişleri de ilgimi çekti. Bunları inceledikten sonra İstanbul’da geçen ne çok hikâye ve film varmış, diye düşündüm.

En üst salonda yeniçerilerin eskiz çalışmaları vardı. II. Mahmut’un portresi ile Harem’den resimler de bu bölümdeydi. Bilim kurgu, casusluk, fantastik öykülerden oluşan kitaplar da sergilenmişti.

İstanbul’u konu alan Michail Lion’un Hem Till İstanbul, kitabının kapağı ilgimi çekti.

Thomas Goffe’nin London’da basılan 1650 tarihli kitabında; Osmanlı döneminde yaşanan olaylar anlatılıyordu.  Bu olaylar daha sonra İngiltere sahnesinde oynanmıştı.

Victor Hugo, İstanbul’a gelmemesine rağmen bu konuda yazıları olan şairlerdendi. Türk Tutsaklığı, şiiri bunlardan biriydi. Daha sonra Namık Kemal’de Hugo gibi romantik yazılar yazmaya çalışmıştı.

Voltaire; Candide’de bahçeler üzerinde çalışmış, bahçe tasarımları ve çeşitliliğini yazmıştı. Portakal, ananas, Türk kahvesi gibi şeyleri anlatmıştı. Nerval ve Flaubert’in de İstanbul konusunda eserleri vardı.

Lady Mary Wortley Montagu’nun mektup biçiminde notları derlenmişti. İngiliz büyükelçisinin eşi, o dönemin kadın kıyafetlerini, kumaş, etek vs. şeyleri anlatmıştı.

Montagu; Moda’yı çok güzel tasvir etmişti.

Sherlock Holmes, Abdülhamid hayranıydı. Holmes, yazıklarını sunduğu zaman Abdülhamid ona: “Polisiye yaz!” diye tembihte bulunmuştu.

Sergi salonunda Don Juan, Orlanda, Aziyade, James Bond gibi çalışmaların isimleri geçiyordu. Pier Loti’nin, Aziyade’si daha önce okuduğum kitaplardandı. İstanbul aşığı olan Loti’nin birçok yere ismi verilmişti.

Filmler arasında Virgınia Woolf’un yazdığı Orlando filmi vardı. Woolf bir kaç kere İstanbul’a gelmişti. Orlanda, bu dönemde yazılmıştı. Filmle beraber Woolf’un kitapları da sergileniyordu. Cumhuriyet’in kitap ekinde Woolf’un resmi kapak yapılmıştı. Ek yılların esrikliğinden epey sararmıştı.

İrnin Cemil Sctlick’in çiçek dilini anlattığı yazıları vardı. Öd ağacı; başımın ilacı, üzüm; iki gözüm, demekti.  Bunlar grup yapılarak gönderildiğinde topluca anlamlar yükleniyordu.

Burada ilgimi çeken şeylerden biri de Harem’di. Buradaki kadınların çiçeklere anlam yüklemesi, kokulara anlam vermesi ilginçti. En ilginci de bitkisel yollarla güzelleşmeleriydi. Pembe bir cilt nasıl elde edilir? Çatlamış ele ne sürülür? Diş temizliği nasıl yapılır? Gibi konular hakkında bilgiler verilmişti.

O dönemde Osmanlı emperyalist güç olarak görülüyordu. Bu yüzden oryantalizmin getirdiği hayal ürünü şeyler birçok yazara konu olmuştu.

İstanbul milliyetçi bir din şehriydi. Bu yüzden gizemli doğunun başkentiydi. Bu kadar derin bir tarihe sahip olan şehrin büyüklüğü ve akışkanlığı engellenemezdi!…

Ebru Esra Satıcı ve Şeyda Çetin’in küratörlüğünü üstlendiği sergiyi 13 Temmuz’a kadar ziyaret

edebilirsiniz…

Salt Beyoğlu

Salt Beyoğlu’nda çiçeklerin olduğu botanik sergisi vardı. Kolaj çalışmalarıyla desenler birleştirilmişti.

Çiçeklerin olduğu sergide, kengere kadar birçok bitkinin resmi çizilmişti.

Kapaklarında tabiat bilgisi yazan kitaplar vardı.

Haşhaşlar, elmalar, incirler yapraklarıyla beraber resmedilmişti.

Bu sergide tabiatı daha yakından tanımakla beraber, tabiat ananın ne kadar bonkör olduğunu da görüyorsunuz.

Üst katlarda hayvanların yaşamını anlatan, sanatsal resimler vardı. Slaytlarda köpeklerin yaşamı anlatılıyordu. Köpek besleyen yaşlı bir adam filmde konuşuyordu. Köpeklerin yaşamını nasıl kolaylaştırdığını anlatırken, hayvan hakları hakkında da bilgi veriyordu.

Sergide, mitoloji ve modern tarih hakkında çalışmalar yapılmıştı. İklim değişikliği,  insanlarla hayvanlar arasındaki varoluş, dünyanın oluşumu gibi temalar işlenmişti. Bunların tümünü içeren, türler arasındaki dayanışma da anlatılıyordu.

Hayvanların karikatürize edildiği resimler vardı. Ağaçların oyularak hayvan figürlerine dönüştürmesi gibi ilginç çalışmalar da yapılmıştı.

Sahilde bekleyen inekle, köpeklerin resimleri kartpostala basılmıştı.

Hayvan resimleri çizenler arasında Lin May Saeed vardı. Hayvan heykelleri, resimleri, çizimleri konusunda ustaydı.

Dafna Maimon; Kedilerinin tüylerini yeniden işlevleştirerek hayvan şekilleri çıkarmıştı. Başarılı sanatçı heykel ve film çalışmalarında da bulunmuştu.

Ele Braga: İnsanlarla birlikte hayvanları da figür olarak kullanmıştı. Ekolojik çöküş, doğa, iklim gibi temaları işlemişti.

Bu isimlerle beraber kendini hayvan resimlerine adayan başka sanatçılar da yetişmiştiı.

Sergide en beğendiğim eser; hayvanların olduğu halı dokumaydı. İki taraflı olan halılar dokunduktan sonra birleştirilmişti.

Salonda bunun gibi birçok sanatçının, insanla hayvanlar arasındaki bağı anlatan çalışmaları vardı.

Salt Beyoğlu’nda; 10 Ağustos 2025’e kadar gezebileceğiz, size çok şey katacak, güzel bir sergi var!…

Neslihan Minel

Facebook Yorumları

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,380AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler