17 C
İstanbul
27 Nisan 2024, Cumartesi
spot_img

FÜRUZAN’I ANLAMAK

29 Ekim 1932’de İstanbul’da dünyaya gelen Füruzan’ın gerçek adı Feruze Çerçi’dir.
Kendi kendini yetiştiren şair, çağdaş edebiyatın en büyük yazarlarından biri olmuştur. Kadıköy’ün yazarı olarak bilinen Füruzan, sosyoloji, psikoloji, sinema ve oyun gibi alanlarda kendini yetiştirmiştir.

Romanları, öyküleri, tiyatro oyunları ve gezi yazıları vardır. Parasız Yatılı, Benim Sinemalarım, Gecenin Öteki Yüzü, Balkan Yolcusu eserleri en tanınmış yapıtlarıdır.

Bosna-Hersek, Yunanistan ve Bulgaristan gezilerini, Balkan Yolcusu, kitabında toplamıştır.

Antalya Öykü Günleri ve 7. İzmir Öykü Günleri’nde onur ödülleri almıştır. 2008 İstanbul Kitap Fuarı’nın “Onur Yazarı” seçilmiştir.
Öyküleri Fransızca, İtalyanca, Japonca, İngilizce, Rusça, İspanyolca, Farsça gibi daha birçok dile çevrilmiştir.
Başarılı kurguları ve derin gözlem gücüyle, ülkemizin ve dünyanın en değerli yazarlarından biri olmuştur.
Eserlerinde ahlak, göç, gelecek kaygısı, seçimler, yoksulluk, aile içi sevgisizlik duygusu, değersizleşme, acı çekmek, mutsuzluk, güçsüzlük, zenginlik, bireysel yapmacıklık, taciz, şiddet gibi konulara yer vermiştir.

Sosyal sorumluluk bilinciyle, kalemin sorumluluğuna inanarak, kimsesiz kadınların yoksulluğunu irdelemiştir. Özellikle romanlarında emekçi işçilerin sorunlarına parmak basmıştır.

Şiirlerinde, şairlerin yanında durmuş, gözlem gücüne dayanan senaryolarıyla, toplumsal sorunları işlemiştir.

Filmlerindeki konular, çok özel ve çok derin anlatımlar barındırır.

Eserlerinde yaşlı karakterler, sessizdir, durumu kabullenmişlerdir. Yazgıya inanırlar, kadercidirler.
Genç karakterler, direnç gösteren insanlardır. Bazısı başarılı, bazısı başarısızdır.
Kadınlar arkada duran, gizli güçlere sahip yöneticilerdir. Aliye Rona’nın buyurgan sesi, satırların arasından yükselir.

Bazı öyküleri Flaubert’in izlerini taşır, Haraç gibi. Sömürülmüş insanın, kırık kalpli hikayesini yazmıştır bu öyküsünde.

Tuvalet kokan, soğan kokan, evlerden bahseder. Kadınların ucuz sabun kullanmaktan elleri bozulmuştur. Saçları süpürge olmaktan yıpranmıştır. Bunun yanında saçları boyalı, bakımlı kadınlar da vardır. Bu anlatımlar Latife Tekin’in kitaplarında da vardır. Sevgili Arsız Ölüm’de yokluk, yoksulluk sesleri, yükselir. Bu iki yazar üslup olarak birbirine benzer. İki kalem de çok güçlüdür.

Füruzan’ın beni en çok etkileyen eserlerinden biri: Parasız Yatılı’dır. Toplumsal gerçekleri vurgulayan kitapta, aşağılanmış insanlığın, sahteleşen, kurgulaşan yapay hayatları anlatılır. Yoksulluk ve mekanik mutsuzluk kokar kitapta.

YKY’dan çıkan Parasız Yatılı’da aklımda kalan satırlar şunlardı:

“Uzun çivit rengi hırkası, kolları eprimiş pazen urbası. Yüzün irin sarısı, kuru kemiğe durmuşsun. Pıtrak gibi dağılıverirdi çocuklar. Kedi sobanın yanında kedileşip duruyordu.”

Füruzan’ın diğer eserlerinde de yorgun bir yoksulluk vardı:

Öyküsünün bir yerinde: “Yürüyelim!” diyordu yol parası vermemek için. Yol için vereceği parayla börek almayı düşünüyorlardı.

Bu cümle yoksulluğu anlattığı kadar, böreğin ne kadar önemli bir şey olduğunu da anlatmaktaydı.

Bu anlatımla yokluğun ve yoksulluğun acısını hissettirmekteydi.

Kadınların ucuz sabun kullanmaktan elleri bozulmuştu… Saçları süpürge olan kadınlar vardı… Tabii bir de konakta yetişen, piyano ve ud çalan kadınlar: “Ben konaklarda büyüdüm!…” der kahramanı, öykünün bir yerinde….

Onların hayatlarını konuşturarak, çok sesli anlatır eserlerinde. Sesler bir süre sonra çığlıklara dönüşür:

“Yedi yaşında bir çocuğun babası ölür mü?”

“İki parça ekmek, üç parça çul düşünmek.”

“Susun ulan, susun sömürgeler!…”

Bu anlatımlar, kahramanın dilinden aksa da aslında Füruzan’ın ruhundaki çatlakların, çığlık sesidir. Kahramanlarıyla dillendirir ruhundaki kırılmışlıkları. Zaten yazarı da büyük yapan bu değil midir?…

Gecenin Öteki Yüzü’nde kızına şiddet uygulayan baskıcı bir anne vardır. Firuzan, bu filmde yönetmenle çatışmalı olarak çalışır. Amaç anlatmak istediği kokuyu, sesi, sahneye vermeye çalışmasıdır. Kuvvetli öykücülüğünü sahneye taşımak için uğraşır, didinir. Yazıya ruh verip, nesneleri canlandırmaya çalışır.

Oyunlarındaki tradyal güç, betimlemeler, öykücülüğünden daha baskındır. Toplumsal sorunları anlattığı kadar, çelişkilerini de anlatır. İç çatışmalarını lirik bir dille, şarkılı olarak ifade eder. Şarkılarla, şiirle bölüm bölüm oyun bölünür. Ses, tasvir, sahne çok önemlidir onun için. Yazar bütün oyunlarında vurgulu olarak bunu ifade eder.

Kuşatma, Benim Sinemalarım, Sevda Dolu Bir Yaz, oyunları Ankara’da oynanmıştır.

Sevda Dolu Bir Yaz 2000-2005 yılları arasında Ankara Devlet Tiyatroları’nda yaklaşık ikiyüz kez sahnelenmiştir. Sevda Dolu Bir Yaz, monodramdır. Çocukla, babaanne ilişkisini anlatan eserde, arka fonda hatıraları çağrıştıran eski bir İstanbul sahnesi vardır.

1979 yılında Ankara’daki Küçük Sahne’de oyunculuğunu göstermiştir Füruzan. Benim Sinemalarım’daki başarısıyla da yönetmenliğini ispatlamıştır.

Mehmet Fuat’ın deyimiyle: O edebiyatımızda bir olaydır; Füruzan olayı.

Duruşu ve vizyonu olan, emeğe karşı saygılı, kendini ispatlamış… Çağdaş edebiyatımızın en büyük yazarlarından biri olan Füruzan’ı saygıyla anıyorum!…

Neslihan Minel

Facebook Yorumları

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,280AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler