16.4 C
İstanbul
13 Ekim 2024, Pazar
spot_img

Vietnam…Kalabalık, Sade, Güleryüzlü Ülke.

Vietnam’ın Türkiye’de ne kadar bilindiğinin veya merak uyandırdığının, yaş gruplarına göre değiştiğini düşünüyorum. Çoğunlukla 68’lerden kalan “Ho Ho Ho Sin Mich, Ernesto’ya bin selam, 2-3 daha fazla Vietnam” sloganlarıyla tanıştık Vietnam’la. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, bölgesel savaşların en vahşisinin yaşandığı bu ülkenin o minyon, zayıf, çelimsiz gibi görünen yürekli insanlarının çeliğe, ateşe ve kimyasal silahlara karşı direncini kimi zaman bir filmde izledik kimi zaman da kitaplardan okuduk, oradan çok uzaklardaki coğrafyamızdan. Geçen yıllardan sonra savaş bitti, bağımsızlık ve Sosyalist Cumhuriyet ilan edildi. 1986’da Vietnam Komünist Partisi’nin 6. Kongresi ile planlı ekonomiden, sosyalist temelli piyasa ekonomisine geçiş yapıldı. Ülke yabancı yatırıma açıldı, sanayi, üretim, inşaat ve turizm yatırımları hız kazandı. Bu dönemde, Türk insanı da dünyada olduğu gibi, Vietnam’ı, sosyalist nüvesinden çok tekstil, sanayi üretimi ve turizm sektöründeki atılımlarıyla tanımaya başladı. Bu atılımların doğurduğu hızlı ve ani büyüme Vietnamlıların gelir dağılımında da büyük bir farklılığın oluşmasına neden oldu ve olmaya devam ediyor.

Tarihçe

Vietnam, 1800’ün başına kadar neredeyse bin yıl, Çin Devleti’nin kontrolündeymiş. 1800 – 1945 arasında da Fransa’nın sömürgesiydi. İkinci Dünya savaşı sırasında Japonya tarafından işgal edildi, fakat Fransız yönetimi yerinde kaldı. Savaştan Japonya’nın yenik çıkması üzerine, Fransa Hindiçin olarak bilinen Vietnam-Kamboçya-Laos bölgesini geri almak istedi. Hindiçin Savaşı böyle başladı. Savaşın sonunda Fransızlar bölgeden çekildi. Şimdi Vietnam olarak bilinen topraklar Kuzey ve Güney Vietnam şeklinde ikiye bölündü. Bölgenin birleşme sürecine girmesi bekleniyordu ki, Sovyetler Birliği ve Çin’in desteklediği Kuzey ve ABD’nin desteklediği Güney arasında Vietnam Savaşı başladı. Saygon’dan son ABD askeri 1973’te çekildi. Savaşı 1975’te, fiili olarak Kuzey kazanmıştı. Kuzey ve Güney birleşip Sosyalist Vietnam Cumhuriyeti‘ni kurduklarında yıl 1976’ydı. Aynı yıl Saygon’un adı, Vietnam Savaşı’nın lideri Ho Chi Minh anısına Ho Chi Minh City (HCMC) olarak değiştirildi. O tarihten sonra Soğuk Savaş’ın da etkisiyle oldukça içe dönük bir yaşam sürüldü. Vietnam Komünist Partisi 1986 da, Çin’deki reformlara benzer uygulamaları hayata geçirme kararı aldı. Böylece günümüze kadar uzanan ekonomik atılımlar gerçekleştirildi, gerçekleştiriliyor.

Uzun Vietnam Savaşı’ndan kısa notlar.

Son dönemdeki Irak-Afganistan savaşlarını kenara koyarsak, dünyanın yakın sayılacak dönemde yaşadığı en acımasız savaşlardan biridir Vietnam Savaşı.
– 2 milyondan fazla Vietnamlı asker ve sivil, 60,000 ABD askeri ölmüştür.
– ABD’de oturma odalarından izlenen ve ABD’nin resmen yenilgiyle çıktığı ilk savaştır.
– 1955’de başlayıp önceleri Güney ve Kuzey arasında devam ederken, ABD’nin aktif olarak savaşa girip Laos ve Kamboçya’ya da sıçramasıyla en şiddetli hale gelmiştir.
– Kuzey Vietnamlılar tarih boyunca Çin, Japon ve Fransız işgalcilere karşı kullandıkları tünelleri, ABD savaşında da kullandılar. En uzunu 200 km’yi bulan Cu-Chi’deki tüneller, Saygon’daki ABD üssünün altına kadar uzanıyordu. Amerikalılar, üssün içinde aniden beliren Vietkongların bu tünellerden geldiğini uzun süre keşfedemedi.
– Ho Chi Minh ya da halk arasındaki adıyla “Ho Amca” 1890’da, Orta Vietnam’da doğdu. Ülkesinin Fransa işgalinden kurtulması için çalıştı. 1920’lerde Lenin döneminde Sovyetler Birliği’nde bulundu ve sürgündeki Vietnamlıları sosyalist bir devrim için örgütlemeye başladı. Ülkesinin kurtuluş ve bağımsızlığının bu ülkedeyken öğrendiği Marksist-Leninist öğretiler ve pratiklerle olacağına inandı. 1941’deki Japon işgalinde Hindiçin Komünist Partisi adına Vietnam için çalıştı, 1945’de Vietnam Devlet Başkanı olduğunda, hemen bağımsızlık bildirgesini yayınladı. Vietnam Savaşı sırasında önemli sağlık sorunları yaşıyordu, bu yüzden, cephede ön saflarda değildi, ama geride öğretileriyle ve stratejileriyle yer aldı. Hanoi’de, 3 Eylül 1969’da öldü. Ho Amca sadece ülkenin kurucu komünist lideri değil aynı zamanda bağımsızlık mücadelesinin devrimci ruhu olarak tarihteki yerini aldı. ABD’de yaşadığı dönemde, Amerikalıların iş yapış biçimlerindeki “sabırsızlığı” fark etti. Savaş sırasında askeri danışmanlarına söylediği bir cümlesi çok ilginç: “Merak etmeyin, Amerikalılar çok sabırsız insanlardır. İşler ters gitmeye başladığında terk etmeye başlayacaklardır.”
– Savaş boyunca ABD toplam 1.900.000 sorti yaptı, 6,5 milyon ton bomba bıraktı. İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’ya atılan toplam bomba miktarı 2,5 milyon ton’du!
– 1962 – 1971 arasında, 15.000 kilometrekarelik Güney Vietnam bölgesine, yani ülkenin yirmide birine, etkisi 100 yıl sürecek, 72 milyon litre Defolitan ya da bilinen adıyla “Agent Orange (turuncu etken)” denen kimyasal silah atıldı.
– Savaşın ilk yıllarında, Güney’deki yerli halk, Vietkong gerillalarından destek alıncaya kadar, B52’lerden atılan patlamamış bombalardan yaptıkları anti-tank mayınlarıyla, yılan zehri sürülmüş demir çubuklardan yaptıkları bubi tuzaklarıyla direndiler. Bu tuzakların çoğu öldürmek yerine yaralamayı hedefliyordu.

Vietnam’a Ulaşım, Vietnam’da Ulaşım.

THY Tayland-Bangkok üzerinden HCMC’ye uçuyor. Başka pek çok havayolu Avrupa veya Ortadoğu üzerinden aktarmalı olarak hem HCMC’ye hem de başkent Hanoi’ye uçuş gerçekleştiriyor, ama hem fiyat hem de konfor olarak THY’den daha uygun İstanbul çıkışlı bir seçenek yok. Vietnam Türkiye’ye vize uyguluyor: Vize 40$ karşılığında, ancak uçuş tarihinden en erken 15 gün önce başvurmak koşuluyla kolayca alınabilir. Birçok ülkeye göre, en dikkat edilmesi gereken kural 1000$ nakit parayı yanınızda götürmeniz gerekliliği. Bütün rezervasyonlarınızı ve otel ödemelerinizi önceden yapmış olsanız da bu bir zorunluluk. Uçaktan çıkıp, pasaport kontrolüne girince bu kuralı işlettiler –ki, galiba sadece Türkiye’den gelenlere uyguluyorlar çünkü bizden başka kimsenin parasını saymadılar. Bir görevli klasik olarak “neden geldin, ne kadar kalacaksın” gibi sorulardan sonra 1000$’ı sordu ve tek tek saydı. Eğer koşul sağlanmazsa ülkeye girmeye izin verilmiyormuş ki oraya kadar gitmişken böyle bir risk almaya değmez.

Şehir içinde, eğer mobilet kullanmayı biliyorsanız, bu iyi bir seçenek olabilir. Ülkenin ulusal ulaşım aracı bu olsa gerek, çünkü sadece yollar değil kaldırımlar bile mobiletle dolu. Karşıdan karşıya geçmek için üstünüze gelen mobilet ordusuna karşı sakin olun, onlardan kaçmak yerine geyşa adımlarıyla, mümkünse sizin gibi karşıya geçen yerel birini hizalayarak karşıya geçmeyi çalışın. Mobiletler size zarar vermeden sağınızdan solunuzdan geçip gidiyor. “Cyclo” denen bisikletli çekçekler çok turistik. Zaten o mobilet denizi içinde pek uygun bir seçim değil. Bol bol yürüyün, mesafe uzunsa taksiye binmek akıllıca olur. Şehirlerarası yolculuklarda uçak kullanmak tartışmasız olarak en iyi yöntem. Vietnam Havayollarının iç hat tarifeli seferleri sık ve uygun fiyatlı. Tren bir başka seçenek ama tavsiye etmiyorum. Konfor beklenmiyor ama en temel temizlik koşullarından uzak. Tren içinde hareket etmek ve dolaşmak pek olası değil; ara istasyonlarda durduğundaysa yerel halkla kaynaşma, meyve veya içecek satın alma imkanları da yok. 38 saat süren HSMC – Hanoi tren yolculuğunu yaşamak bunları öğretti. oldukça küçük, sabit dört yatağı olan bir yataklı kompartmanın üst yatağında ve yalnızca 4-5 masanın bulunduğu yemek vagonu arasında bu kadar uzun bir süreyi geçirmek pek kolay olmadı. “Acaba üst kat yerine alt yataklardan birine geçilebilir mi?” sorusuna vagon görevlisi 400,000 Dong (20USD) rüşvet isteyerek cevap verdi. Trende pişen ve dağıtılan yemeği yiyemedik, yanımızdaki kurabiye ve kuruyemişlerle 38 saat idare ettik. Yemek vagonunda vakit öldürürken tanıştığımız üniversite öğrencileriyle sohbet edebilmiş olmak en büyük şanstı. Her yeni tanıştığım yabancıya zaman zaman aynı soruyu yöneltirim: “Türkiye denince aklınıza kim gelir?” Bazen çok değişik, bazen bilindik, bazen de ummadık yanıtlar aldığım oldu. Bu gençlerin yanıtı hoşuma gitti; Aziz Nesin! dediler. Aziz Amca’nın Vietnamca’ya çevrilmiş kitaplarını okumuşlar.

Vietnamlılar değişik şekilde araba kullanıyorlar, kurallar da bir o kadar değişik. Hız limitleri bazı yerlerde 40 km’ye kadar iniyor, en yüksek hız da otoyolda 80 km/saat. Yol bomboş ve herkes yavaş, sakin gidiyor. Üstelik sollarken bile hızlanmıyorlar, böylece özellikle çift yönlü yollarda, karşıdan gelen araçlarla teğet geçilerek yol alınıyor. Bir başka yerde ise bütün trafik kuralları hiçe sayılarak hız limiti ve yaya öncelikleri göz ardı edilerek kullanılan araçlar var. Bu çelişkili ortamda araba kiralayarak şehirlerarası gezmeyi doğrusu pek önerilmiyorum. Kısaca şehirler arasında uçak kullanıp, gidilen yerlerde mobiletle solo çevre gezileri yapmayı düşünmek en akılcı yöntem.

Ho Chi Minh City (HCMC) ve çevresi

Eski adıyla Saygon ülkenin en kalabalık şehri. Havalimanı’nın çıkışında, Vietnam Havayollarının bürosu var. Gezi rotanızı önceden planladıysanız iç hat uçuşlarını hemen buradan satın alın. İç hat uçuşlarını ülkeye gelmeden önce almak akılcı görünebilir ama fiyatlar %30-40 daha pahalı. Büronun hemen yanında da para bozdurabilirsiniz. Yaklaşık olarak 1$=20500Dong.

Şehir merkezi sadece 8-10 km uzakta. Onlarca taksi şirketi var ve fiyatlar son derece değişken. Vinasun en düzgün olanı. HSMC içinde nereye gidecekseniz Vinasun taksi çağırın veya önünüzden geçmesini bekleyin. VinasOn veya VinasuM gibi taklitlerine dikkat!
Şehir içinde trafiğin hızı 20-30 km/saat’e kadar düşüyor. HCMC yürüyerek gezilecek bir şehir, ama kaldırımlar park eden motorlarla dolu olduğundan biraz dikkat. Kaldığınız otellerden fotokopi yapılmış basit haritalardan alabilirsiniz, ama 5 yıldızlı otellerin hepsinden daha kapsamlı haritaları ücretsiz almak mümkün.

Resmi dil olan Vietnamca’nın güneyde ve kuzeyde farklı lehçe ile konuşulduğu söyleniyor, ama turistseniz ve bu dili bilmiyorsanız iki konuşma arasındaki farkı anlamak çok zor. Gençler genellikle İngilizce, yaşlılarsa Fransızca biliyorlar.

HCMC’de ilk görülesi yer, savaştan önce Güney Vietnam Devlet Başkanı’nın sarayı olan, şimdiki ismiyle Bağımsızlık Sarayı (Reunification Palace). 30 Ağustos 1975’de, hâlâ kapıda duran, 843 no’lu tankın saraya girmesi ile savaş resmi olarak sona ermiş. Le Duan caddesindeki Vietnam Tarihi Müzesi’nde birçok tarihi eser ve antika görebilirsiniz. Ama daha önce Vietnam’ın tarihi hakkında bir fikir edinmek için girişteki notu okumak faydalı. 07:30 – 17:00 arasında açık olan Ho-Chi-Minh Müzesi “Ho Amca”yı tanımak, yaşam hikayesini öğrenmek için gidilmesi gereken yerlerden. Ho Amca hakkındaki kitaplar buradan satın alınabilir. “Ben Thanh” pazaryeri, toplu olarak hediyelik alışverişlerinizi yapacağınız, gündelik yaşamı izleyeceğiniz bir yarı açık Pazar yeri, 8-9 sokağın açıldığı kocaman kavşaktaki büyük saat kulesinin olduğu bina. İçinde 2 bölüm var, kılık kıyafet ve hediyelikleri alacağınız “turistik bölümü” ve sebze, meyve, et vb satışların yapıldığı “gündelik bölüm”. Fiyat etiketi yok ve turistlere en az %100 giydirilmiş fiyatlar söyleniyor. Pazarlık yeteneklerinizi kullanmanız gereken bir yer. Binanın çevresinde 18:00’den sonra kurulan gece pazarında, açık havada 20 dakikada pıt diye bitiveren lokantalarda akşam yemeği yemelisiniz. Akşam 18:00 olduğunda, meydana birden bire giren seyyar lokanta ekipleri, tenteleri, masaları, kazanları, mangalları kurup yemek pişirmeye başlıyorlar; Fas’a gidenler bilir Marakeş’teki ünlü meydanın akşam hali gibi. Vietnam’ın her yerinde olduğu gibi, HCMC’de de yağlıboya tabloların sergilendiği ve satıldığı çok güzel galeriler var.

Cu Chi Tünelleri

Fransızlar zamanında yapılmış, Amerikalıların savaş sırasında “Black Echo (Siyah Yankı)” olarak isimlendirdiği bu bölge, üç katmanlı, örümcek ağı gibi iç içe geçmiş yeraltı tünellerinden oluşuyor. Savaş sırasında Vietkong’lar ormanın ve doğanın bütün olanaklarını kullanarak bu tünellerde yaşadılar, saklandılar, savaştılar. Ayakta yürümenin imkansız olduğu ve ancak belli bölgelerinde dinlenme, barınma, depo ve hastane gibi bölgelerin olduğu bu tüneller için, ABD ordusu sadece burada savaşabilecek özel eğitimli ve donanımlı askerler yetiştirdi. 3 Katlı tüneller 70 m derinliğe kadar iniyor. B52’lerin bombalarından korunmak için hastane ve komuta merkezleri bu derece derin inşa edilmiş. Turistlere açık olan bölümlerinde AK-47, M16 veya M60 silahlarıyla deneme atışları yapabiliyorsunuz. Orman, nehir, bataklık ve evlerde kullanılan bubi tuzakları sergisi ilginç ve ürkütücü. Kamyon lastiklerinden yapılan terlikler ve bot üzerine giyilen kılıflar hem ileri hem de geri yürüyormuş izlenimi yarattığından, Amerikalıların iz sürmesi imkansız hale gelmiş. “Müfreze”, “Günaydın Vietnam”, “Full Metal Jacket” vb filmlerde gördüğünüz her şeyin gerçeği burada. Vietnamlılar savaşın kendilerinden aldıklarının tümünü geri getiremeseler de, savaşın yalın acımasız gerçekliğini kendileri açısından anlatıp bir miktar maddi ve propaganda geri dönüşü sağlıyorlar. Cu Chi Tünelleri HCMC’den sadece 1,5 saat uzakta ve günübirlik tur alarak da gidilebilir.

Mekong Delta

Mekong Nehri’nin denize döküldüğü, Güney Batı Vietnam’da yer alan 15.000 kilometrekarelik bu bölge, HSMC’den yaklaşık 2,5 saat uzaklıkta. Sonsuz denebilecek kadar irili ufaklı su yolunun birbirine bağlandığı, su üzerinde kazıklara kurulmuş evlerde yaşamın sürdüğü 10.000’den fazla farklı tür canlının yaşadığı bir doğa cenneti. Yüzlerce küçük teknenin bir araya gelerek, oluşturduğu su üstü pazar yerinde deniz ürünleri ile meyve, sebze alışverişlerini, yapılan pazarlıkları, insanı, hayatı izlemek gerekiyor. Vietnam’da üretilen toplam pirincin yarısı buradan çıkıyor. Vietnam, Tayland’dan sonra dünyanın ikinci büyük pirinç ihracatçısı. Sadece Mekong’dan çıkan pirinç Japonya ve Kore’nin toplam üretiminden fazla. Çoğu ihraç edilen deniz ürünlerini de düşününce burada Vietnam için ciddi bir ekonomi dönüyor. Günübirlik buraya gelirseniz Mekong’a doyamadan dönersiniz. En az bir gece konaklamak ve daha geniş zaman ayırmak şart. Patlamış pirinç ve pirinçten yapılan şekerlemeler tadılmalı. Nehirde motorsuz kanolarla, rehber eşliğinde, gezilmeli. İçinde akrep, yılan ve başka tür sürüngenlerin bulunduğu, vücut direncini arttırdığı söylenen “içit”den muhakkak en az bir yudum alınmalı.

Sapa

Kuzey-Batı Vietnam’da, Hanoi’den 8-9 saat tren, sonrasında da 1 saat minibüs yolculuğu ile ulaşılan, Çin sınırındaki muhteşem kasaba. Güler yüzlü, misafirperver, son derece insancıl H’mong ve Dzao yerlileri ile tanışabileceğiniz Sapa’da yapacak çok şey var. İlk izlenimim Cunda Adasının dingin, huzur veren haline çok benzediğini fark etmem oldu. Sapa’da özellikle çevredeki sayısız yürüyüş rotasını, yerel kıyafetleri içindeki H’mong ve Dzao kadınları ile yapabilirsiniz. H’mong’lar yürüyüş boyunca bir yandan, iplik eğirip bir yandan da el yapımı çanta, kıyafet ve takıları gösterip, tanıtıp, almanız için sohbet ediyorlar. “Buy from me” (Benden satın al) en çok duyacağınız cümle. Hiç yırtıcı ve ısrarcı olmadan, o kadar güzel bakarak söylüyorlar ki almamak mümkün değil. Zaten Vietnam’dan hediyelik almayı düşünüyorsanız bence bütün alışverişinizi Sapa’daki H’mong ya da Dzao’lardan yapın. Otlardan, çiçeklerden yaptıkları küçük takıları birden bire boynunuza takıveriyorlar. Yol boyu bizimle yürüyen kadınlara “Erkekleriniz nerede?” diye sorduk. Erkekler tarla, tamirat işleriyle uğraşırken, kadınlar İngilizce öğrenip turistlere eşlik ediyormuş. Vietnam Devleti, buraya bir nevi özerklik vermiş. Azınlıklar devletin verdiği toprakları ekip biçip ürettiklerini kendi ihtiyaçları için kullanıyorlar. Sapa’da kalmak için çok alternatif var. Uygun fiyatlı otelleri veya H’mong ya da Dzao yerlileriyle -onların zorlu şartlarına razı olarak- evlerde kalınabilir. Lao Chi köyü en güzeliydi. Yol boyu dere kenarlarından geçiliyor. Pıtrak gibi bitmiş reyhanlar her yerde. “Cat Cat” köyü bir başka yerleşke, vadinin en dibinde olduğundan yürüyerek inerseniz ve dönmek için nefesiniz yetmezse, 2$’a bir Vietnamlının mobiletinin arkasında Sapa’ya geri gelebilirsiniz. Vietnam’ın her yerinde olduğu gibi Sapa’da da bir çok masaj salonu var. Bacak ve ayaklara uygulanan masaj Çin, Vücut masajı ise Vietnam tekniğiymiş. Sapa’nın içinde bir de semt pazarı var ki, evlere şenlik. Et bölümünde kesilmiş köpekleri, yılanları askıda görünce şaşırmamak elde değil. Vietnamlılarla yaptığımız sohbette neden köpek yediklerini sorunca alınan cevap şaşırtmıyor tabii: “Herkes yiyebilecek nesi varsa onu yiyor!” Sapa harika doğal güzelliklerinin yanında, aydınlık, uygar, kendini turizme ve turistlere rağmen korumayı başarmış, örnek alınacak bir kasaba, özellikle o minyon, güler yüzlü yerlileriyle birlikte.

Ha Long Körfezi

Hanoi’nin doğusunda otobüsle 3 saatte ulaşılabilen, Tonkin Körfezi’nde, 3000 adacığı barındıran bu bölge, muhteşem deniz üstü güzellikleriyle, Vietnam’ın “Dünya Mirası” listesindeki yeri. “Ha Long”, “Saldıran Ejderha’lar” demekmiş. Körfezdeki irili ufaklı adacıkların, kayalıkların ay ışığı ve gün doğumu sırasında verdikleri sonsuz çeşitlilikteki görünümlerinin yaptığı çağrışımla bu isim verilmiş. Bir gece tekne üstünde, bir gece de “Cat Ba” adasında konaklanılacak, en az iki gece, üç günlük tur alınması iyi olur. “Junk” denilen, Çinlilerin kullandığı Ejderha teknelerine çok benzeyen bu teknelerde konaklamalı turlar yapılıyor. Teknelerde çok cömertçe yapılan yemek servislerinde Vietnam Mutfağının lezzetleriyle tanışıyorsunuz. Belirli yerlerde, kano yaparak, balık çiftliklerinin ya da adacıkların arasında gezebilir, tünel izlenimi veren yerlerden geçebilir ya da egzotik mağaralara girebilirsiniz. Maymun Adası denilen yerde kanolardan kıyıya çıkmadan maymunları izliyorsunuz. Gece tekneden verilen oltalarla balık ya da yengeç tutmaya çabalamak çok eğlenceli. 425 basamak çıkarak, tepesindeki kuleden bütün körfezi 360 derece göreceğiniz adaya Yuri Gagarin’den sonra uzayda yürüyen Sovyet Kozmonotu Titov’un adı verilmiş. Adacıkların arasında, deniz üstüne çakılı kazıklarda kurulu balıkçı köyleri var. Bunların bazıları balık çiftliklerini bekliyor, bazıları gerçekten küçük tekneleri ile avcılık yapıyor. Bölgedeki nem oranı %100’e çok yakın, Ekim’de su sıcaklığı 35 derece. Aralık – Ocak arası bu ülkeye gitmek için en uygun zaman.

Son söz

Vietnam’ın tarihine dikkatli bakılınca, Latin Amerika ile benzer kaderi paylaştıklarını söylemek olası: yüzlerce yıllık sömürgeleşme, son yüzyıl içinde verilen bağımsızlık mücadelesi ve savaşla gelen özgürlük! Vietnam soğuk savaş dönemindeki kutuplaşmadan payına düşen Sosyalizm öğretileri ve Ho Amca’nın liderliği, düşünceleri ile 1980’lere geliyor. Fakat bu tarihten itibaren Vietnam Komünist Partisi, Çin Modeli’ni benimseyerek, kapitalist öğreti ve araçlarının neredeyse tümüne kapılarını açmış. Ülkenin bürokrasisi hala Sosyalist olsa da, sokaklar, iş ve sanayi küreselleşmenin araçlarıyla bezeli. Vietnamlılarda tarifsiz bir dakiklik ve disiplin var. Geçmişten de gelen gelenekçilik ve köklerine bağlılık, savaşlarla şekillenmiş direnç, zor koşullara dayanıklılık ve son yıllarda yaşanan “açılım politikaları” ülkenin geleceği konusunda, bence, soru işaretleri uyandırıyor. Ülkenin adından başka bir yerde sosyalizmin izine rastlamak gerçekten zor. Küba’da uygulanmaya yüz tutan ve “kendi modelini yaratmaya” dönük arayışların tersine, benimsenen “Çin Modeli” neredeyse bire bir uygulanıyor. ABD ile yapılan vahşi savaşa rağmen, insanlarda ABD’ye karşı kin, nefret yok. Daha da ilginç olanıysa, ülke 1975’de birleştikten sonra, birbirleriyle savaşan Kuzey-Güney insanı arasında da öfkeden eser kalmamış.

Cüneyt Göksu

Facebook Yorumları

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,320AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler