Öğlen sıcağı ve tepemizdeki güneş dikenli teller gibi tenimi yırtıyordu. Asfaltın kıyısındaki ağaçların gölgesinden yürümeye çalıyordum. Yolun zifti kaynamış kara lastik ayakkabılarıma yapışıyordu. Demir...

Hep şöyle bir cümle kurulur. İki bin yirmi dört bana yaramadı. Yeni yıl iyi gelmedi. Ocak ayının sonuna doğru vücudumun ayarları bozuldu. Önce grip...

Benim yaptığım şey yazmak değil. Sözcükler fırlatıp atıyorum kâğıda. Kimisi kafası üstü çakılıyor, kimisi kırık bir bacakla uzanmış yatıyor. Kimisinin gözü yerinden fırlamış, kimisinin...

O hep çok üşüyordu. Rüzgar kapısı penceresi eskimiş evlerinin bir yanından girip öbür yanından çıkıyordu. Soba sadece akşamları bir kere yanıyordu. Odun bitmesin diye...

Olta atmaya gece yarısından sonra başlamıştık. Şimdi ise yavaş yavaş denizin üzerinde gün ağarmaya başlamıştı. Limanın açığa bakan iri kayalarından geceden beri olta atıyorduk....