8.5 C
İstanbul
6 Aralık 2024, Cuma
spot_img

AKLIMA TAKILANLAR-1

Bu adam her akşam parkurun tersinden yürüyor, dedi. Elli yaşlarındaki tıknaz erkek sözde yürürken yanındakiyle sohbet ediyordu. Ama benim de duymamı istedi. Duydum ama yapılacak bir şey yok. Durdurmak, bana mı söylediniz? diye lafa başlamak gerek. Bu en basitinden bir ağız dalaşına neden olacak. Biraz daha abartırsak iş kavgaya bile varabilir. Yürüyüş parkurunda herhangi bir işaret veya düzenleme yok. Ama çoğunluk hep aynı yönde ilerlemeyi seçiyor. Bu parkur yapılalı çok olmadı. En fazla dört ay önce falan tamamlandı. Tek bir işaret koydular. Bisiklet ve motosiklet girmesini yasakladılar. İsteyen istediği yönde yürüsün varsın.

Büyüklerine saygılı ol. Hay hay efendim olayım. Aklımda küçücük bir soru var ama. Benden daha uzun zamandır hayatta olduğu için mi saygı görmeli. Yıllarca uyuşturucu satmıştır belki. Üç kişinin katilidir ve bir af kanunu ile salıvermiştir belki. Sahte para basmıştır, dolandırıcının biridir. Bunu kim bilebilir. Bakıyorum ama gözlerinde hiç merhamet görmüyorum. İnsanlara tepeden bakıyor sanki. Kaşları çatmış, suratını asmış… Azıcık bir gülümseme izi bulabilsem keşke. Ne gezer… Ben de yaşça etrafımdaki insanların bir kısmından büyüğüm. Saygın olmayı hak etmek için ne yaptım?

Yerel televizyon kanallarına sürekli büyük işletmelerin patronlarını çıkarıyorlardı. Ve sonra gelsin sorular gitsin sorular. Genç iş adamlarına neler tavsiye edersiniz? Başarınızı ne borçlusunuz? Siz olsanız ihracatın artması için neler yapardınız? Bunun gibi onlarca, yüzlerce soru. Adam bir saat iki saat kasıla kasıla anlatıyor. Büyük dağları ben yarattım tavrından zerrece taviz vermeden konuşuyor babam konuşuyor. Sunucu da tam tersine eziliyor, küçülüyor az sonra bir sineğe dönüşüp görünmeyecek. Evet, bu adam zengin. Büyük bir fabrikası var. Şirketin yönetim kurulu var, her bölümün müdürleri var. Mühendisleri, onlarca iyi öğretim görmüş çalışanı var. Gidip işletmeye sorsak televizyonda racon kesen adam fabrikaya on beş günde bir uğruyor diyecekler belki. Serveti yasal yollarda elde edilmemiş de olabilir. Zengin bir ailenin kızın almıştır örneğin. Ya da iktidar yakını siyasilerle kafa kol ilişkisi kurup ballı devlet ihaleler almıştır. Üç kuruşluk iş yapmış beş kuruş haksız kazanç elde etmiştir. Adam şirket sahibi ekonomi profesörü de değil sonuçta. Yeni kendi keline sürecek yağı yok.

Televizyonlarda zorunlu yayınlanan kamu spotları var. Bir tanesi tarım topraklarınızı koruyun diyor. Bir başkası da ormanlarımıza sahip çıkın. Gülmekten bir yerlerimi ıslatacağım. Toplumsal bilinç uyandırmak, sosyal duyarlılık geliştirmek gibi yüce amaçlar taşıyorlar. Tarım alanlarını imara açma veya koruma ile ilgili uygulamalarda vatandaşın elinden ne gelebilir? Ormanların korunması için devlete yardımları olabilir? Vatandaşın sorumluluğu yasalara uymaktır. Ormanı ve tarım alanlarını, su havzalarını, gölleri ve akarsuları, ormanları korumak devletin görevidir. Vatandaşın korumasını istediği ormanları bir bakıyorsun devlet baba yerleşime açmış. Maden ruhsatı vermiş. Akarsuları şirketlere enerji üretimi için elli yıllığına kiralamış. Keşke vatandaşın gücü olsa da bu alanları devletten koruyabilse.

Bence son yirmi yılın en büyük balonu kişisel gelişim kitapları ve seminerleridir. Bu kitaplar genelde hep aynı önerilerde bulunurlar. Kendinizi sevin, kendinizi tanıyın, kendinize güvenin, iyi yönlerinizi geliştirin. Şöyle giyinin, böyle davranın falan filan. Hiç birisi şu konuda öğrenim görün demiyor örneğin. Mutlaka yabancı dil öğrenin. Üniversite diploması yalnız başına yeterli değildir. Mutlaka bir uzmanlığınız olmalı. Çok okuyun, film ve tiyatro eserlerini izleyin. Entelektüel birikim önemlidir. İnsanları tanıyın veya onları anlamaya çaba harcayın. En popüler argümanı da öz güven. Bu söylemin etkisiyle insanlar egosantrik oldular. Herkes kentin sokaklara babasının malıymış edasıyla geziyor. Kentlerde birlikte yaşamak sürekli zorlaşıyor. Oysa kent yaşamı zorunlu bir paylaşım gerektirir. Parklar, sokaklar, toplu taşım araçları, istasyonlar, otobüs durakları paylaşma isteği göstermezsek herkese cehennem oluyor.

Öz güven neden bu kadar önemli olsun. Mütevazılık daha güzel bir özellik değil mi? Öz güvenim yüksek olsun. Peki, bunun bir altyapısı var mı? Çok iyi bir sporcu muyum? Dünyaca kabul edilen bir bilim insanı mıyım? Ya da milyonların hayran olduğu bir sanatçı mıyım? Diğer diğer insanlardan önemli yapan neyim var? Yaşamın boyunca ne iki taş atmış ne iki kurbağa ürkütmüşüm. Ben ezik değilim. Ne öz güveni bu kardeşim? Sana kimse korkak bir köpek gibi kuyruğunu bacaklarının arasına kıstır demiyor. Normal ol, insan ol canımı ye…

Şubat 2020 – İzmir
Seyfullah

Facebook Yorumları

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,330AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler