13 C
İstanbul
19 Nisan 2024, Cuma
spot_img

ANNELER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

Konuşmak ve anlatmak zor… Her anımsadığında gözlerim doluyor. İçime kara bir bulut çöküyor. Yutkunmakta, nefes almakta zorlanıyorum. Biz hiç olmadık sanki. Hiç yaşamadık… O insanlar, göçüp gidenler, geride kalanlar eski bir rüyanın gün geçtikçe silinen izleri gibi. Anneler günü, doğum günü, nişanlılık veya evlilik yıl dönümü gibi kavramlar bizim yaşadığımız sokaklara, evlere henüz uğramamıştı. Ben hiçbir kadının doğum günün hatırlamadığı için kocasına fırça attığını otuz yaşıma kadar hiç görmedim. Çünkü kendileri de anımsamazlardı. Devir değişti, daha eski çamlar bardak olmadan televizyonlar bir bir hepsini yaşamımıza katıverdiler.

Ben anneler günü olduğu için anneme hiç çiçek vermedim. Tek bir armağan bile almadım. Yaşamı boyunca limon kolonyası, toz deterjan veya sabun dışında herhangi bir koku ile tanışmamış kadına gidip bahar çiçekleri kokan bir parfüm alsam ne komik olurdu. Adım gibi eminim ki kutusunu şöyle bir evirip çevirirdi. Paketi neresinden açacağını bilemezdi. Bana geri uzatır açmamı isterdi. Sonra da buna kaç para verdin diye sorardı. Elbette ona verdiğim parayı olduğu gibi söylemezdim. Biraz azaltırdım. Bunu duyunca gözlerini kocaman açıp şaşkın şakın yüzüme bakıp. Koca bir gün, koca bir tarla yevmiyesi haaa, derdi. Yazık etmişsin paraya. Keşke boğazına gitseydi. Hiç olmazsa ayağına bir pantolon alsaydın derdi.

Annem ile ben çok hızlı değişen bir dönemin iki farklı insanı olarak değiştik. Tam olarak benim ne iş yaptığımı bile anlamazdı. Alışkanlıklarımız, değer yargılarımız, dünyaya bakışımız birbirinden çok uzaktaydı. Bunun aslında hiçbir önemi yoktur. Çünkü ne yaparsanız yapın, kim olursanız olun onun çocuğu olmaktan daha ötesinin bulunmadığı bir çemberin içinden çıkamazsınız. Üstelik o çember dışarı çıkmaktan çok içinde kalmayı isteyebileceğiniz bir çemberdir. Anne nasıl çocuğunu koşulsuz ve istisnasız severse, çocuğu da annesini öyle sever.

Annemi yitireli yedi yıl bile olmadı. Sanki yüz yıl eskiymiş gibi yokluğu, çok ama çok eskiden kaybetmişim gibi boşluğu… Ben eve döndüğümde bahçe duvarının briketlerinden sokağa pamuk çırpısı dumanları yükselirdi. Kapıdan girerdim, annem ocakta yemek pişiriyor. Dünyanın en güzel domatesli pilavı, kuru fasulyesi, samsası, taze fasulye veya kapuskası o isli birkaç briketten örülmüş ocakta pişerdi. Rüyalarımda bazen onu hala dumandan yaşarmış mavi gözleriyle, nemli çırpıları üflerken görüyorum. Yaşmağı başından azıcık aşağıya kaymış, bir tutam saç yanaklarının kıyısından boynuna doğru sallanmış. Anne acıktım, diyorum. Dur patlama, diyor. Azıcık bekle de soğusun…

Şimdi yokluğunda annemle ilgili düşle kuruyorum bazen. Kültür parka gitseydik mesela. Dönme dolaba falan binseydik. Elimizde kocaman birer dondurma… Pamuk şeker veya kağıt helva. Annem hiç vapura binmemiştir örneğin. Uçağa da. Bir uçağa atlayıp hiç olmayacak bir şey yapabilsek. Ilgaz’a kayağa gitsek veya Halfeti’ye tekne turuna… Kulağa basit geliyor, biliyorum. Bu aslında bizim için Marsta olmak ile aynı şey… Annem bir kez benim yaşadığım küçük kasabaya geldi. Birkaç ay kaldı. Ormanlara gittik, deniz kıyısına, denizin neredeyse öpüp sarıldığı ağaçların gölgesinde dinlendik. Ama onu (sadece karşıki evin zar zor balkonunu gören) küçük apartman dairesi kadar mutlu etmedi. Geriye dönerken çocuklar gibi şendi. Bin iki yüz kilometre yol geçtik, bir kez bile gözünü kırpmadı.

Belki yaşamının son on yılında annemin Anneler Gününü kutladım. Çoğunlukla kuru kuruya telefonda konuşarak… Eğer yanındaysam genellikle tatlı alırdım, dondurma falan. O artık yok. Ama ben yine de onun Anneler gününü kutluyorum. Onunla birlikte eşimin ve tanıdığım bütün annelerin Anneler Günü Kutlu Olsun. Dünyaya getiren veya getirmeyen fedakarlık eden, Seven, Esirgeyen, kaygılanan Tüm Annelerin Günü Kutlu Olsun…

Mayıs 2022
Seyfullah

Facebook Yorumları

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,280AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler