22.9 C
İstanbul
16 Nisan 2024, Salı
spot_img

GÂVUR ABLA VE İHANETLERİ 3

Yokuş aşağı yürürken ağlıyorum, ağlama nedenim babam illa ki beni ticaret lisesine yazdıracak. İstemediğim bir lisede okumak bana çok ağır gelecek. Babam: “Ablan sana sahip çıkar.” Diyor. Daha sonra da sanki kendi söylediğine inanmayıp beni ikna etmek için daha mantıklı bir açıklama yapıyor: “Muhasebecilik iyi bir meslektir, her zaman ve her yerde iş bulabilirsin.” Ben bu sözleri hiçe sayıp ağlamaya devam ediyorum. Yokuşun sonunda ne tesadüf ise ortaokul arkadaşımla karşılaşıyorum. Adı “Semra”. Neden ağladığımı soruyor. Durumu anlatıyorum. Çilli suratındaki ela gözlerini bana doğrultmuş, dikkatle beni dinliyor. Semra, akıllı bir kız, dinlerken hiçbir yorum yapmıyor. Yorum yapamaz, çünkü onun tuzu kuru. Anadolu lisesini kazanmış, okul evine yakın olsa da servisle gidip gelecek, hemşire annesi ilgili, bakkal babasında da para var. Mutlu mesut bir ailenin tek kızı… Ne istediyse olur, ne istediyse de oldu. Belki de hayatında çok gözyaşı dökmeden sürekli dört ayak üstüne düşen biri. Ekonomik yönden rahat bir hayat, iyi ve ilgili bir aile, kolay bir üniversite hayatı, ardından ismi revaçta bir beyaz eşya firmasında staj ve aynı yerde emeklilik gününe kadar sürecek bir iş hayatı, görücü usulü ile mutlu bir evlilik, bir veya iki çocuk. İşte daha ne olsun? “Lüküs hayat, oh ne rahat, gel de yan yat!” bazı insanların hep dört ayak üstüne düşmesi, benim gibi sürekli mücadele eden bir insanın aklını karıştırabiliyor. Bazı insanlar doğuştan ve aileden şanslı. Dört ayak üstüne düşen insan hikayelerinden bahsederken hep bu ortaokul arkadaşımı anlatırım. Başka da örnek pek bilmem. Böyleleri binde birdir belki. Her neyse o gün sadece beni dinleyip yoluna devam etti.

Aklım Fatih kız meslek lisesinde çocuk gelişimi okumak, babam inat mı inat, beni ablamın ticaret lisesine yazdırıyor. Fikrimizi soran yok. Neymiş “ablanla aynı okulda oku, sana sahip çıkar, bir ihtiyacın olduğunda yanına git.” Ablamın çok da tınında. Ben Şişhane’de bulunan ticaret lisesine başladığımda, lisenin tüm son sınıflarını İstiklal caddesinin ara sokaklarında bulunan bir okula kaydırdılar. Ablamla lise yıllarında bir kez bile karşılaşmadım. Muhasebe dersini zorla okudum. İlk dönem üç dersten kaldım. Bir dersten kalmamın sebebi hem ben hem de gavur ablamdı.
İsteksiz okuduğum muhasebe dersi öyle zor, öyle zor ki kafam hesaplara çalışmıyor. Sayılar, hesaplar birbirine karışıyor. Annem akşam yine babamla kavga etmiş, evin içinde can sıkan bir huzursuzluk var. Uykusuzum. Sonraki gün muhasebeden sınavım var. İyi bir not alamazsam kalacağım. Yine iskontolar, kar zarar cetvelleri, faizler, gelir giderler. Aklım dağınık, okuduğumu anlamıyorum. Duman altı odasında sigara içen ablamın yanına gidiyorum bana anlatması için yalvarıyorum. “İşim var, kendin yap.” diyor beni odadan gönderiyor. Anlamadığımı söylesem de ablam da beni anlamak istemiyor. Ablamın muhasebeciliği severek okuduğunu ve her şeyi bildiğini biliyorum. Bana anlatsa, ben de anlamaya çalışsam kesin dersten geçecek bir not alırım. Ama beni her zamanki gibi reddediyor. Mutfağa gidip küsüyorum. Kime küstüğüm belli değil, ablama mı, babama mı, kendime mi? On dakika sonra kapı zili çalıyor, gidip açıyorum. Komşu kızı Gülten, karşımda. Sitenin en güzel kızlarından biri bu kız. Yüzüne dağılmış kırvırcık uzun saçlarının arasından bal rengi gözleri ile bana bakıyor. Kalemle çizilmiş güzel dudakları aralanıp ablamın evde olup olmadığını soruyor. “Evde” diyorum, içeri davet ediyorum. Elinde spiralli kalın defter. Gülten benden bir yaş büyük ama sınıfta kalmış, benim gibi lise bire gidiyor, muhasebe okuyor ama başka okulda. Birden aklımda şimşekler çakıyor, ablam ne diyecek? Gülten, gavur ablamın sigara kokan odasına giriyor, elindeki defteri gösteriyor, ablamdan yardım istiyor. “Yarın sınavım var, hiçbir şey anlamıyorum” diyor. Gavur ablam, kıza gülerek “anlatırım” diyor. Bir gavur ablama bakıyorum, bir de Gülten’e, hiçbir şey demeden odadan çıkıyorum.

Gavur ablamın ihanetine duygularım çok yoğun. Mutfağa giderek hıçkırarak ağlıyorum. Anlayamıyorum, anlam veremiyorum ablamın yaptıklarına? Ben onu çok severken neden bana böyle davranıyor? Ben onun yerinde olsam bunu yapar mıydım? Hayır ve asla, oturur hem kardeşime hem de arkadaşıma aynı anda yardımcı olurdum. Ağlıyorum ve susuyorum. Gavur ablamın bir ihanetini daha hatıralarıma ekliyorum.

***

Çocukluğumda ve ergenliğimde az arkadaşımın olmasının sebebi, ailemde yaşanan sorunların varlığı idi. Bu beni yalnızlığa iterken, sıkı fıkı dostlukların getirdiği ev ziyaretlerinden hep kaçardım. Çünkü hiçbir arkadaşımı eve götürmek istemez, davet etmezdim. Annem ve babamın kavgalarına şahit olmalarından korkardım belki de. Seçtiğim arkadaşlarıma yaşadıklarımı çok fazla anlatmasam da bu arkadaşlarımın beni anlayabildiği ve bana daima destek olabildiğini biliyorum. Yakınlık kurduğum bu inanlara göz koyan biri daha vardı, o da gavur ablam. Ablamın çevresinde bir sürü arkadaşı vardı, eve gelip odayı sigara ile dumana boğan, lak lak ve çıkar peşinde olan bu kızlardan bazılarını hiç sevmezdim. Ama onlar ablamın arkadaşlarıydı ve benim onlarla hiçbir muhataplığım olamazdı. Ama benim arkadaşlarım için gavur ablam belki de böyle düşünmemişti hiç. Belki de kendi elde edemediği benim gerçek dostluklarımı hep kıskanmıştı. İnsanların beni sevmesi, bana karşı gerçek ve sevgi bağlılığını göstermesi onu rahatsız ediyordu. Öyle ki fırsatını bulup bu dostluklarımı sömürmeye kalkmıştı. Bunu o günlerde değil, yıllar sonra anlayacaktım.

Dört ayak üstüne düşen arkadaşım Semra, benim hem çocukluk hem de ortaokul arkadaşımdı. Semra, liseden sonra hemen üniversiteyi kazandı, o üniversitedeyken ben bir yaz tatilinde staj yapıyordum. Zorunlu muhasebe stajı. Gavur ablam ne hikmetse bir fırsatını bulmuş Semra ile yakınlaşmış, kızı ikna edip staj yerime gelmişlerdi. Buna çok şaşırmıştım, çünkü daha önce benim arkadaşım ile hiçbir yakınlıkları yoktu. O zaman ablamın ne yapmak istediğini anlamamıştım. Birlikte kahve içmeye gitmiştik. Üçümüzün ilk ve son bir arada geçirdiği zamandı.

Yan apartmanda oturan bir arkadaşım vardı, adı Tülin idi. Bu kız beni çok severdi. Yıllarca dostluğumuz devam etmişti ta ki ablam onu elimden alana kadar. Evlendiğim zaman bile dostluğumuzun kopmadığı ve dertlerimizi bildiğimiz, birbirimize değer verdiğimiz bu arkadaşımla bağımız yıllar önce koptu. Bunun sebebi ise gavur ablamın ta kendisidir. Üniversite için başka bir şehre gittiğimde, gavur ablam Tülin ile yakınlaşmış, onunla vakit geçirmeye başlamıştı. Birlikte kahve içmeler, sevgilisi ile Tülin’i lüks restoranlara götürmeler, kıza hediye almalar, evine davet etmeler. Bunları da marifetmiş gibi bana gavur ablam anlatırdı. Oysa ki Tülin benim arkadaşımdı, benim dostumdu. Ablama sormak lazımdı: “Senin çevrende bu kadar arkadaşın varken neden benim arkadaşımla vakit geçiriyordun, neden kendi arkadaşlarınla bunları yapmıyordun?” İstanbul’a dönüp evlendikten sonra Tülin ile sadece birkaç defa görüşebildim. Gavur ablamla arkadaşlıkları daha fazla devam etti. Bir gün Tülin, beni telefondan arayıp ablamın benim hakkımda söylediği tüm olumsuzlukları anlattı. Gavur ablamın beni kötülediği, yargıladığı, hakkımda yanlış bilgiler verdiği cümleler beynimde zonkladı. Artık yetişkin bir yaşta olduğumdan ve gavur ablamın yaptıklarını anlamaya başladığımdan kızın söylediklerini kabul ettim. Tülin ile bir daha hiç görüşmedim. Gavur ablamın arkadaşlarıma olan sömürüsünü de daha iyi anlamış oldum. İçimdeki öz kardeşlik duyguları zaman geçmeye başladıkça yavaş yavaş ölmeye başlamıştı.

Gavur ablamın çevremde beni seven insanlara karşı sömürüsü hep oldu. Bir gün avm de karşılaştığı yakın arkadaşıma ayak üstü benim boşandığımı, suçlu olduğumu ve olumsuz yargılarla hikayelerimi anlatmış. Kızcağız iyi niyeti ile ve gerçekten bir ablanın bunu yapmaması gerektiği düşünceleri ile bana her şeyi anlattı. Bu davranış doğru değildi. Ben senin kardeşindim ve başkalarına neden beni kötüleyip anlatıyorsun? İnsanlar kardeşlerinin sırlarını içlerinde saklarlar, kardeşlerini korur, kollarlar.

Liseden can ciğer dostum Lale’yi arayıp hakkımda ıvır zıvır hikayeler anlatmış, onunla buluşmak istemiş, ancak Lale, ablamı tanıdığı için ona yüz vermemiş. Anaokul öğretmeni Nuran arkadaşımı telefonda arayıp boşanma hikayemi anlatarak bana karşı suçlamalarda bulunmuş. Sadece arkadaşlarımı değil, beni seven akrabalarımı, ayrıldığım eşime ve onun akrabalarına hatta giderek beni kötülemiş. Yaptıklarına inanmakta zorlandığım ve asla ihanetlerini affetmeyeceğim bir durum bu. Bir abla öz kardeşine, aynı anne karnından doğma ve birlikte büyüdüğü öz kardeşine bunları yapar mı? Senin benimle alıp veremediğin neyde be ablam? Etrafımda beni seven tüm bu insanlara neden hep beni kötüledin? Ben sana ne yapmışım, seni çok sevmekten ve gözlerinin içine derin bir bağlılıkla bakmaktan başka?

Gavur ablamın beni karalamaya çalıştığı kişiler, beni sevenler hep bana inandı ve benden yana oldu. Ama bazıları var ki onları cahil olarak, ruhu bozuk olarak söyleyeceğim, gavur ablamın söylediklerine taraf oldular. Onlar da benim umurumda değil, çünkü o kadar insancıklar.

Devam edecek…

Nevriye Gürel

Facebook Yorumları
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,280AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler