Şehrin beyaza büründüğü sessiz gecede kar taneleri usul usul uçuşuyordu. Rüzgar tatlı tatlı eserken kar tanelerini özgür bırakıyordu bu gece, masallardaki gibi yeryüzünü beyaza boyaması için. Gri bulutlar vardı karanlık gökyüzünde ve parlak kar taneleri aydınlatıyordu her yeri. Çatılar, ağaçlar, bahçeler, her yer bembeyazdı. Evlerin kar birikmiş pencereleri kapkaranlıktı ve uyuyordu insanlar, insanlarla birlikte bütün canlılar. Sadece bahçeli bir evin kapısı önünde yumuşak paspasa kıvrılmış siyah bir kedi, yarı aralık gözleri ile sokak lambasının ışığında nazlı nazlı süzülen kar tanelerini mırıldayarak seyrediyordu. Hava soğuktu ama kapkara tüyleri ve altındaki yumuşak paspas onu sıcak tutuyordu. Ufukta görünen gri bulutların içinde aniden bir şimşek çaktı. Kara kedi başını kaldırdı ve yeşil gözleriyle az öncesinden daha fazla yağan iri kar tanelerine baktı. Sonra ince bir ses duydu, kulaklarını dikti. Çok uzaklardan gelen küçük çan seslerinin ezgili müziği havada yayılıyor ve kar taneleri sanki bu müziğin büyüsüne kapılıp havada dans ediyordu. Rüzgar da bu dansa eşlik ediyor, onları bir sağa bir sola savuruyor, yukarı kaldırıp aşağı indiriyordu. Kara kedi yavaşça ayağa kalktı, uykulu halinin verdiği uyuşuklukla ön patilerini ileride tutarak gerindi. Kuyruğunu dikerek etrafa bakındı. Küçük çan seslerini çok yakından duymaya başlamıştı ki gri bulutlardan kendisine yaklaşan parlak şeyi görünce çalılığın içine saklandı. Alaca boynuzlu, ince bacaklı ren geyikleri, gökyüzünde ilerliyor, arkalarında ışıltılı bir kızağı çekiyordular. Kızağın içinde beyaz yüzlü bir kadın oturuyordu ve elindeki eğeri sağa sola çekiştirerek geyikleri yönlendiriyordu. Beyaz kürkünün yakasından savrulan dalgalı upuzun açık sarı saçlarına kar taneleri konuyordu. Işıltılı kızak, küçük çan seslerinin müziği eşliğinde, büyük bir toz bulutu gibi savurduğu kar tanelerini arkasında bırakarak beyaza bulanmış evlerin önünden geçti. Gözlerini kocaman açarak çalılıkların arasından bu büyülü anı seyreden kara kedi, ışıltılı kızağın arkasından bakabilmek için karların içinde bata çıka evin önündeki yola çıktı. Işıltılı kızak, bulutların arasında neredeyse kaybolmuş, uzakta parlayan bir yıldız gibi duruyordu. Kara kedi etrafına bakındı, kendi renginin zıtlığında her yer bembeyazdı ve bir o kadar da sessizdi. Paspasında uyumak için eve yönelmişti ki, gri bulutların arasında yine bir şimşek göründü, ortaya çıkan rüzgarla kar taneleri daha da irileşip fazlalaştı. Ren geyikleri geri dönüyorlardı. Saklanmak için karların üzerinden koşmak istedi ama sanki patileri yerdeki kara yapışmıştı, kımıldayamıyordu. Öyle hareketsiz kalmıştı ki soğuktan ve korkudan oracıkta ölebilirdi. Küçücük kalbi hızlı hızlı atıyordu. Çan sesleri artık çok yakından duyuluyordu. Ren geyikleri ve buzdan yapılmış güzel kızak yolun üzerine yavaşça indi. Rüzgarla sert yağan kar tanelerinin yerine yumuşacık karlar yağmaya başlamıştı. Kızağın içinden beyaz yüzlü kadın indi. Uzun boyluydu ve kusursuz bir güzelliği vardı. Bir azize gibi etrafından ışık saçılıyordu. Yüzü bembeyazdı, teninde kristalimsi küçük kar taneleri ışıldıyordu. Buz mavisi gözleri cam gibi parlaktı. Başındaki beyaz tüylü şapkası elmas şeklindeki buzlarla süslenmişti. Bembeyaz elbisesi, buzdan yapılmış küçük parlak boncuklarla doluydu. Bu kadın “Karlar kraliçesi” ydi.
Karlar kraliçesi, kara kediye yaklaştı ve ona dikkatlice baktı. Duygusuz bakan mavi cam gözlerinin içinde soğuk bir derinlik vardı. Kara kedi onun gözlerine baktı; uçsuz bucaksız beyaz diyarları, kristal karları, soğuk rüzgarları gördü. Karlar kraliçesi donuk dudakları ile fısıldadı. Bu fısıldama öyle bir fısıldamaydı ki sanki yakından gelen ama uzaklarda yankılanan ince tatlı bir sesti: “Benim beyazlığımda sadece beyazlar olmalı.” dedi ve sonra hafif pembemsi buzlu dudaklarını aralayarak kara kediye doğru üfledi. Kara kediyi sarmalayan beyaz duman, zavallı hayvanı soğuktan titretmişti. Üşümüştü, çok üşümüştü. Karlar kraliçesi arkasını döndü, kızağına doğru yürüdü. Kara kedi korkudan kapattığı gözlerini araladığında, kraliçenin yürürken nasıl uçar gibi süzüldüğünü gördü. Buzdan kristal taneleri ile dokunmuş pelerini ışıldayarak arkasında hareket ediyordu. Kraliçe kızağına bindi, asaletli bakışı ile her yerin bembeyaz olması memnunluğunda tebessüm etti ve ince zarif parmaklarıyla eyeri salladı. Geyikler hareket edince, küçük çan sesleri ile ışıltılı kızak hızla uzaklaştı. Rüzgar yine kar tanelerini hızla savurmaya başladı, bu kar bulutunun içinde kalan kara kedi ise şaşkınlıktan donup kalmıştı.
Üşümüştü ve daha fazla kar altında kalmadan evin paspasına yatıp uyumak istiyordu. Tam adım atacaktı ki beyaz karlara uzattığı patisini görünce inanamadı. Küçük dilini çıkardı ve tüylerini yaladı, beyazlık gitmedi, sonra kuyruğunu kaldırdı ve baktı, o da bembeyazdı, hem de kar taneleri kadar. Sonra zıplayarak eve ulaştı ve bodrum katının karlardan kapanan küçük penceresindeki karları, beyaz patileri ile temizledi ve orda görüntüsüne baktı. Kara kedi bembeyaz bir kedi olmuştu artık. Karlar kraliçesi onu beyaza çevirmişti. Kedi gri bulutlara şaşkın şaşkın bakarken kulağına küçük çan seslerine karışan ince kahkaha sesleri geldi. Kuzeyin en ucundaki ülkesine dönen Karlar kraliçesi, buzdan yapılmış görkemli tahtında oturmuş, kedinin şaşkınlığını görerek kahkahalarla gülüyordu.
Beyaz kedi miyavlayarak evin paspasına kıvrıldı ve beyaz rüyalar gördüğü derin bir uykuya daldı.
Nevriye Gürel
2024