17.9 C
İstanbul
28 Mart 2024, Perşembe
spot_img

PARAM PARÇA BİR RUH; FRİDA

“Kendi portrelerimi yapıyorum; çünkü çoğu zaman yalnızım ve en iyi bildiğim insan da benim.”
Frida Kahlo

‘Bir ressam olarak doğdum’ diyen Kahlo, 6 Temmuz’da dünyaya gelmişti.

Bu hüzünlü kadın hayatın acımasızlığına rağmen yılmamış, vefat ettiği 13 Temmuz 1954 yılına kadar birçok alanda eserler vermiş, üniversitede derslere girmişti.

Hayatın ona verdiği negatif şanslara rağmen direnmiş, ümitsizliğe yer bırakmamıştı.

Orta Amerika ülkesi Meksika’da dünyaya gelen bu kız çocuğu çok uzun bir isme sahipti. Çünkü onun ülkesinde çocuklar çok uzun bir isme sahip olurdu.

Bütün hayatı kardeşleriyle bahçede oyun oynayarak geçti Frida’nın. Dört kız kardeşi ona oyunlarında eşlik etti. Fotoğrafçı olan babası aynı zamanda ressamdı. Bu yüzden o da resme meraklıydı. Onun boyalarıyla resimler yaptı.

Kardeşlerinin resimlerini çizdi. Sürrealist resimler yaptı. Yani olmayan hayali resimler.

Bu resimler uçuk gibi görünse de hayal gücünün ne kadar kuvvetli olduğunu gösteriyordu.

Altı yaşında çocuk felci geçirdikten sonra arkadaşlarının, tahta bacak Frida, demesinden dolayı tıp fakültesine kayıt oldu. Ayağındaki sorunlar bu dönemde de devam etti.

Edebiyata, sanata merak sardı. Matbaada çalıştı, resimler çizdi. Ailesine yardımcı olmak için çok uğraştı.

Hayatının dönüm noktasını üniversitede geçirdiği kaza oluşturmuştu. Çocuk felcinden sonra 18 yaşında trafik kazası geçirmiş, kırılan kemikleri uzun süren bir tedaviden sonra iyileşmişti.

Bu kazadan sonra resim çalışmalarını hızlandırmıştı. Hastanede kaldığı süreç yapıtlarını beslemişti. Otobüs, Doğumum, Frida ve Sezaryen bu eserlerden bazılarıydı.

Tablolarını yerel Meksika kıyafetleri, uzun etekler, tokalar ve yüzüklerle süslemişti.

Çiçeklere meraklıydı, bu yüzden ona ‘Çiçek Başlı Frida’ denmişti.

Resimlerinde en çok çiçekleri, küpeleri ve yüzükleri kullanmıştı.

Hayvan sevgisinden olacak kedi ve maymunları da unutmamıştı. Hayvanlar onu vazgeçilmeziydi. Nasıl insanlar ailesinden ayrılmıyorsa o da resimlerinde hayvanlarından kopamamıştı. Papağanları, sinek kuşunu, kedileri, sığdırmıştı resimlerine. Özellikle de siyah kedileri. Maymunlarla Otoportreler, Ben ve Papağanlarım bu çalışmalarından bazılarıydı.

Bu resimlerde kaşlarını kalın çizerek ne kadar güçlü bir kadın olduğunu anlatmıştı.

Yaralı Geyik tablosundaki geyik, gerçek hayatta arkadaşı olan ceylanı anımsatıyordu. Üzerinde bulunan oklar da onun acılarını çağrıştırıyordu.

‘Yaşasın Hayat’ bütün olumsuzluklara rağmen yaptığı en son eseriydi. Sekiz gün önce yaptığı resimde karpuzlarla son vuruşunu yapmıştı. Kırmızı ve yeşilin dengesi, hayatının dengesi gibiydi.

Yaşasın Hayat’taki karpuzölüler günündeki popüler bir sembol olduğu için mi kesilmişti? Yoksa öleceğini bildiği için mi?

Bütün resimlerinde orantı, şifre olduğuna göre bunda da böyle bir şifre olabilir miydi?

Frida, bütün renkleri boya olarak kullanmıştı tablolarında. Kırmızı özellikle baş tacı olmuştu.

Kırmızının ağır tonu onun yaşadığı darbelerin ağırlığını anlatıyordu. Her insan ona bir darbe yaşatmıştı. Sanırım en büyük darbeyi de Diego Rivera yapmıştı.

İki farklı insan nasıl olur da aynı evi paylaşabilirdi? Dev gibi bir fille, güvercinin evliliği, diye hitap edilen evliliği, Frida için yıkım olmuştu. Zaten kendisi de; “Hayatımdaki felaketlerden biri tren kazası diğeri de Diego” demişti.

Diego Rivera’nın bütün acımasızlığına rağmen ondan vazgeçmemiş, onun için ‘çocuğum, babam’ gibi sıfatlar kullanmıştı. Sanırım onun ki aşktan da öte bir tutkuydu.

Diego onu yıpratarak küllerinden yeniden diriltmişti. Bu yüzden olacak Diego’yu alnının ortasına üç gözlü olarak çizmişti.

2011 yılında Pera Müze’sinin 3. Katında Frida & Diego’nun resimlerini incelemiştim. Renklerin canlılığı Frida’ın kaderini değiştirememişti. Hayatındaki yoğunluk, karmaşa yansımıştı resimlerine. Bütün eserlerinde hüzün vardı.  Doğumu, Diego ile tanışması, geçirdiği trafik kazası ve ardından gelen felaketler…

Hep kendini anlatan Frida’nın beyninin içinde Diego vardı. Bunu resim okumasını bilen herkes anlayabilirdi. Alnında Diego olan beyaz başörtülü tablosu bunu açıkça anlatıyordu.

Resimlerinde çiçeklerle süslü bir başla, karakaşları vardı. Kaşlarının karalığı onu güçlü kıldığı kadar karamsar da kılmıştı.

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Christina Burrus’un “Kendi Gerçeğimin Resmini Yapıyorum” kitabı Frida’yı bütün özelliğiyle anlatmıştı. Basımı ve kalitesiyle ona layık bir kitaptı. Kuşe kâğıt olması da özel kılmıştı.

Daha önce hiçbir yerde görmediğim fotoğrafları ilk defa burada gördüm.

Kapitalizme karşı olmasına rağmen onun resimleri her yerde kullanıyordu afiş, defter, kalem, çanta baskılarında.

55 oto portresi, 143 tablosu bulunan Frida en çok kendi yüzünü çizmişti. Bu yüzden olacak Picasso; “Biz onun gibi insan yüzleri çizemedik,” demişti.

50 tablosunu Madonna almıştı. Bu anlamda yaşarken değer gören sanatçılardan biriydi.

Gerçek adı Magdalena Carmen Frida Kahlo, olan sanatçı Mavi Ev dediği evde bundan 67 yıl önce hayata gözlerini kapamıştı…

Kiminin özenerek baktığı, gıpta ettiği kiminin de acıyarak anımsadığı Frida, kırık ruhların kadını olarak hastalıkların, umutsuzların üzerinde yükselen hayatıyla hâlâ aramızda yaşamaktadır…

Onu her zaman beyaz elbisesi, yeşil papağanı ve el ele tutuşan iki kalpli Frida’yla hatırlayacağım.

13 Temmuz günü aramızdan ayrılan büyük sanatçı Frida Kahlo’yu saygıyla anıyorum…

Neslihan Minel

Facebook Yorumları
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,270AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler