17 C
İstanbul
27 Nisan 2024, Cumartesi
spot_img

BİR GARİP HİKÂYE-4

Suzanna, kendisine ışıltılı gözlerle bakan Judy’ye gülümsedi. Türlü düşüncelerle kafası karışmış bu genç kadını rahatlatması gerekiyordu:
“Judy, biliyorum tedirginsin. İkinci defa bir hata yapmaktan korkuyorsun ama hayatını bu şekilde korkarak geçiremezsin. Bizler hata yaparak daha fazla güçlenmiyor muyuz? Sen güçlü bir kadınsın ve senin çok mutlu olacağına inanıyorum. Yeter ki kesin kararını ver. Yaşamadan bilemezsin. Hem ne kaybedeceksin?”
“Çok şeyi kaybedebilirim. Evimi bırakacağım, işimden ayrılacağım, dostlarım burada kalacak. Yeni bir iş, kızım ve benim için yeni bir hayat olacak. Ya alışamazsak?” Judy, kaygı dolu düşüncelerini çıkarıyordu.
“İşte ben de bunu söylüyorum. Geri döneceğin bir yerin var. Deneyeceksin, yaşayacaksın. Baktın olmuyor, burada bir evin ve ailen var. Bizler varız. Yeniden başlayacaksın.” Suzanna, ofisindeki sandalyesinden kalkıp Judy’nin elinden tuttu. “Mutlu olacağını düşünüyorsan, yaşa. Kaybedeceğin bir şey yok. Judy, hep başardı ve yine başaracak.”
“Suzanna, ben çok yorgunum. Tekrar kırılmak, incinmek istemiyorum. Tekrar zorluk yaşamak istemiyorum. Zaten yeterince yaşadım ve yine bir terslik olursa nasıl toparlarım bilmiyorum.” Judy’nin gözleri ıslanmıştı.
“Hayır, kötü olmayacak, lütfen kötü düşünme. Sen daha iyi olacaksın.” Judy buna inanmak istiyordu. Kalbi çok yaralıydı artık mutlu olmak istiyordu. Birisinin elinden tutmasını ve hayatın yükünü omuzlarından kaldırmasını diliyordu. Bu kişi Samuel miydi, bilemiyordu? Bildiği ve hissettiği şey ise artık yalnız bir yaşamın günlerini sonlandırmak istemesiydi. Fakat, yanlış bir karar vermek istemiyordu. Samuel hakkında çalıştığı iş yerinden hiçbir kötü bilgi almamıştı, başka daha nasıl tanıyabilirdi? Biraz zaman geçirmek gerekiyordu, bu adamla vakit geçirmeliydi. Samuel, onun aradığı kriterlerde biri değildi; boyu çok uzun değildi, saçları yoktu, sigara içiyordu, en önemlisi de yaşı Judy’den çok büyüktü. Ama tüm bunlara rağmen Judy, onun iyimserliğini seviyordu. Sessizliğini, yardımseverliğini, ses tonunu ve ela gözlerini… İyi bir adamdı, nazikti, espiriliydi, hoş sohbetti. Samuel’in birliktelik teklifini sırf bu iyi yönlerinden kabul ediyordu. Ayrıca adam, itibarlı iş güç sahibiydi ve maddi olarak rahat biri olarak görünüyordu. Kafasını kurcalayan kriterlerini bir kenara atmalıydı, mutlu olmak ve daha iyi bir hayat için Samuel ile yaşamayı kabul etmeliydi. Şansını denemeliydi.
***

“Judy, yoldayım geliyorum. Saat on gibi orda olurum. Bella neyi seviyor, ona bir hediye almak istiyorum?” Güzel ses tonu telefonun hoparlöründen yankılanırken Judy, makyaj yapıyordu.
“ Gerek yok Samuel zahmet etme. Düşündüğün için teşekkürler.” Bu fikir aslında çok güzeldi. Kızının gönlünü almak, iyi bir tanışma başlangıcı olabilirdi.
“Lütfen söyle, ısrar ediyorum.” dedi Samuel. Judy hoparlör sesini kapatıp, kulağına aldığı telefona fısıldadı:
“Geçen gün Bella, kırtasiyede mavi renkli porselen bir at beğenmişti. Fiyatını bahane edip almamıştım. Sokağın arkasında bulunan kırtasiyeden alabilirsin. Bella çok mutlu olacak.”
“Tamam, anlaşıldı. Teşekkür ederim.”
“Ben teşekkür ederim Samuel.” Judy’ nin kalbi gümlüyordu. Kızı Bella ile ilk defa Samuel’i tanıştıracaktı. Kızına anlatmak zorunda kalmıştı, çünkü evden sık çıkmaya başlamıştı. Sürekli bir bahane uydurmak istemiyordu. Hatta kızını da yanında götürmek istiyordu. Birlikte yaşayacakları için belki de önceden aile provası gibi olacaktı. Bella ise annesinin mutlu olmasını istiyordu. Daha iyi bir hayat yaşayacak olma düşüncesi onu heyecanlandırmıştı. İstediklerinin yapılması, alınması ve annesinin kaygılanmayacağı güzel bir yaşam… Bella çocuk aklı ile daha ne isteyebilirdi ki?
Samuel’in arabasına bindiklerinde Judy’nin gözleri Bella’daydı. Ne tepki verecek, ne söyleyecek, merak ediyordu? Bella, sessizdi. Annesinin söylediklerini düşünüyordu belki de? Daha iyi bir yaşam, daha iyi bir eğitim, daha mutlu günler. Güvenle sığınacakları biri, zor zamanlarda hep yanlarında olacak iyi bir insan. Bella’yı üzen sadece ilkokulunu geçirdiği sokağından ayrılacak olmasıydı. Zamanla uzaklığa da alışacağını biliyordu. Samuel’i görünce onu annesine göre yaşlı bir adam olduğunu düşündü ama yüzü gözü düzgün biriydi. Giysileri güzeldi. En önemlisi annesinin gözleri ışıldıyordu. Samuel’in kendisine uzattığı hediye paketini açarken bunları düşündü. Ne güzel bir davranıştı, bu adam onun sevdiği ve istediği şeyi nereden biliyordu? “Tabii ki annem söylemiştir” iç sesiyle kendi kendine gülümsedi. Mavi porselen atını kucağına alınca çok mutlu oldu, teşekkür etti.

Samuel’in güzel arabası ile yola çıktılar. Şehirden uzak köy yollarından geçtiler, at çiftliğine gidiyorlardı. Bella, atları seviyordu, burada hem atları göreceklerdi hem de güzel bir kır kahvaltısı yapacaklardı. Belki de ata binerlerdi. Bella, binicilikte iyiydi. Annesinin götürdüğü binicilik merkezinde engel atlamaya bile başlamıştı. Taşındıklarında atlardan uzaklaşacaktı ama gittiği yere yakın başka bir çiftlik bulabilirlerdi.

Ormanın içinden geçerek toprak yoldan ilerlediler ve at çiftliğinin büyük otoparkında durdular. Gelmişlerdi. Bir tarafta kalabalık ailelerin kahvaltı yaptıkları renkli masalar, bir tarafta atların tımar edildiği, dinlendirildiği ahırlar, çiçeklerle süslenmiş bahçe, turuncu renkli balıkların yüzdüğü süs havuzları bulunuyordu. Atların koştuğu yeşil alanlar ve uzaklarda görülen orman manzarası harikaydı. Uzun kavak ağaçlarının altında bulunan tahta piknik masaların üzerine beyaz örtüler serilmişti. İnsanlar neşe ile kahvaltı yapıyordu. Atları sevmek için zaman çoktu, o yüzden önce kahvaltı masalarına yöneldiler. Bella, mutlulukla hemen bir piknik masasına oturdu. Judy, kızının sevincini göstermesinden hoşnut olmuştu. Samuel, ilk defa bir at çiftliğine geldiğini anlatıyordu. Küçükken köy evinde dedesinin baktığı atı çok sevdiğini, ona eyersiz bindiğinden bahsediyordu. Bu hikayeler Judy ve kızının da hoşuna gitmişti. Garsona sipariş verdikleri yiyecekler kısa sürede masayı donattı. Her şey çok lezzetliydi, üçü de iştahla yemeğe koyuldular.

Judy, yüreğindeki aile olma duygusunu, arzusunu gerçekleştiriyor muydu? Birlikte bir şeyler yapmak, aile olmak ne kadar güzeldi? Etrafına baktığında her şey daha anlamlıydı, yedikleri daha lezzetliydi, yaşadığı her dakika daha keyifliydi. Bundan sonra mutlu olacağını düşünüyordu. Samuel ile kızı anlaşacak gibiydi. Eve döndüklerinde kızının düşüncelerini öğrenmek için can atıyordu.
“Samuel, komşu Nayla’nın sorunu çözümlendi mi merak ettim?” Samuel, çayını yudumlayıp cevap verdi:
“Nayla, istediğimiz evrakları eksik gönderdi. Kendisinden birkaç defa istememize ve beklememize rağmen göndermedi. İşiyle ilgilenecek olan arkadaş da vazgeçti. Nayla’nın güven sorunu olabilir mi?”
“Evet, eşini kaybettikten sonra toparlayamadı. Şimdi kadın başına mal mülk sorunlarıyla uğraşıyor.”
Samuel, düşünceli bir şekilde konuştu: “Evet ama sorunlarından birini anlattı durdu destek istedi, biz de yardımcı olmak istedik, fakat evraklarını göndermedi. Daha ne yapabiliriz?”
“Haklısın, sen elinden geleni yaptın, teşekkür ederim.” Judy, aslında başka bir şeyden bahsetmek istiyordu. Hayatında öğrendiği en iyi şeylerden biri, düşüncelerini anlatabilmekti. Bunu yapıyordu, karşısındakini kırmayacak şekilde iyi olanı, yanlış olanı söylüyordu. Şimdi de kurtlu çikolataları söylemeliydi. Birden bire Bella bağırmaya başladı ve masadan uzaklaştı. Judy, kızının neden bağırdığını anlamaya çalışırken kendisi de masanın üzerinde dolaşan arılardan korkup kızının yanına gitti. Arılar, masanın üzerindeki tatlıları sarmıştı ve gidecek gibi durmuyordu. Samuel, eline aldığı peçete ile onları kovmaya çalıştı ama arılar tatlılardan vazgeçmedi. Lezzetli kahvaltı sona ermişti. Boş olan başka masaya oturdular ve arıları tatlı şölenlerinde yalnız bıraktılar.
“Bella, istersen atlara gidip bakabilirsin. Bak şurası onların ahırı.” Oturdukları yere yakın olan ahıra doğru parmağını uzatan Judy, Samuel ile yalnız kalarak çikolataları söyleyecekti. Bella, oturmaktan sıkıldığı için masadan kalkarak yavaş adımlarla ahıra doğru yürüdü.
“Samuel, sana bir şey söylemek istiyorum. Öncelikle bugün için teşekkür ederim.”
“Judy, teşekkür etmeyi bırak, bugün bir başlangıçtı. Kızınla tanışmak iyi oldu. Harika bir kız. Anlaşacağız.”
“Ben yine de teşekkür ediyorum. Bu arada diğer söylemek istediğim, geçen gün getirdiğin çikolatalar bayattı. İçlerinde kurtlar vardı.”
“Nasıl olur, hepsi mi?” Samuel, sakin bir şekilde sormuştu.
“Yok, bir kutu sağlamdı. Ama diğer kutu tamamıyla kurtluydu. Çöpe atmak zorunda kaldım. O kadar ünlü ve kaliteli bir çikolatacıdan nasıl böyle bir şey çıkar? Aldığın yere bildirir misin?”
“Tabii ki bildiririm.” Samuel, ifadesizdi. Şaşırması gerekmiyor muydu? Judy, bu konunun Samuel için çok önemli olmayabileceğini, nasılsa alım gücünün aynı çikolatadan satın almak için yeterli olduğunu düşündü, konuyu kapattı.
Bella atları birlikte görmeleri için onları çağırıyordu. Masadan kalkıp yanına gittiler. Atları seven Bella ile sohbet eden Samuel’in çocuk sevgisini Judy hissetmişti. Birlikte yaşamak için bu sevgi önemliydi. Bella atlara binmek istemediği için sadece diğer binicileri seyrettiler. Keyifli vakitler geçirdikten sonra, gitme vakti gelmişti. Samuel, kahvaltı hesabını ödemeye gitti, iki dakika sonra karşıdan Judy’ye bakarak el salladı. Yanına çağırıyordu. Judy ne olduğunu merak etmişti.
“Judy, burada sadece nakit geçiyormuş. Kart geçmiyor. Ben yarısını ödedim ama yanımda yeterli nakit yok. Kalan kısmı sen öder misin?” Samuel’in gözlerinde mahcupluk vardı.
“Tabii ki öderim, sorun yok!” dedi Judy. Yanında nakit parası olduğu için aklına şükretti. Her zaman tedbirliydi. Ödemeyi yaptı ve Samuel’in peşinden ödeme yerinden çıkarak, Bella’yı yanına çağırdı.
“Bella haydi gitme vakti kızım.”
Samuel, kendi kendine söyleniyordu: “Bu kadar büyük bir çiftlik, müşterisi bol, elektronik ödeme cihazı nasıl olmaz? Akıl işi değil! Artık kimse nakit taşımıyor ki?”
“Sorun değil, böyle bir anımız oldu.” Judy, polyannacılık oynamaya çalışsa da düşüncelerinde tanışma buluşmalarında bir erkeğin neden yeterli nakit para bulundurmamasıydı? Judy olsa tedbirini mutlaka alırdı. Fakat herkes aynı değildi. Karşılaştığı bu durum, herkesin başına gelebilirdi, normaldi. Sorun yoktu.

Devam edecek…
Gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır

Nevriye Gürel
Haziran 2023

Facebook Yorumları
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,280AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler