20.4 C
İstanbul
4 Ekim 2024, Cuma
spot_img

ÜSTÜNÜZE İYİLİK SAĞLIK

Çağımızın hastalıkları var. Şimdiki zamanın bilimsel bahaneleri… Haylazlık ve üşengeçlik deyip geçseler razıyım. Depresyona girmişim. Kedileri daha az seviyormuşum. Daha az uyuyormuşum ve hiçbir şey yapmadan saatlerce televizyon karşısında oturuyormuşum. Keşke günlük yaşamımı anlatmasaydım. Benim her eylemim bu hastalığın belirtisiymiş meğer. Durumumu tanımlamak için doktor benden kopya almış gibi konuşuyor. Yarısını dinliyorum, yarısını duymazdan geliyorum.

Ben ona bir şeyler eksik diyorum. Yaşlanıyorum elbette. Eski zamanlarda yaşamayı daha çok arzuluyor olabilirim. Haklısın, sana katılıyorum. İnsan yaşadığı zamana ayak uydurmakta zorlanınca böyle yapar. Anılarından yarattığı sığınağına kaçmak ister. Ne senin anlattığın gibi yaşadıklarım. Ne de ben tam olarak anlatabiliyorum. Issız bir ovanın ortasındayım. Yemyeşil, sapsarı ve güneş altında… Gözleri acıtacak kadar aydınlık. Yol kıyısında kurumuş otlardan upuzun bir koridor, ta ufka dek uzanıyor. Bir ağaç olmalı diyor insan. Bir ağaç istiyor. Kocaman dallarıyla, dev gibi bir gölge… Bir telli kavak belki de. Yaprakları yanar, döner. İncecik bir rüzgar esiyor. Ter içindeki sırtımda ıslak bir el gibi dalaşıyor. Ne yana gideceğimi, bu ıssızlıktan nasıl çıkacağımı bilemiyorum. Ağaç olsaydı diye düşünüyorum. Ağacın olduğu tarafa yürüdüm belki. Biraz soluklandıktan sonra bir seçim yapardım.

Karanlık bir geceye düşmüş yolum. Gürgen ağaçları gökyüzünü tamamen kapatıyor. Bir yıldız arıyorum. Yaprakların arasından bir ay doğsun istiyorum. Hiçbir şey olmuyor. Bir pınar olsaydı, bir çeşme diyorum. Gecenin sessizliğini bozardı. Böyle ormanlarda çakallar ağlar. Hiç susmadan sabaha kadar… Tilkiler gezer, sansarlar. Yerdeki yaprak hışırdar. Korkarsınız. Böyle derin bir karanlıkta hiçbir şey olmadan bekleyeceksem. Ansızın bir baykuş ötsün, korkayım daha iyi…

Sen beni anlamayacaksın. Biliyorum. Bu üstelik dert edilecek bir şey değil. Çünkü ben de yaşadıklarıma bir anlam veremiyorum. Aşk, duygular, özlemler, kavuşmalar da anlatmıştım sana. Hiç birine tınmamıştın zaten. Belki de hiç birini duymadın, görmedin. Haberin bile yok hatta. Yaşamın elinde hep karmaşık bir deste vardır. Bunlar hep kartları karanların suçu. Ben masumum.

Şimdi yaşamımın en ıssız dalgasına düşmüşüm. Akıntının götürdüğü yere gidiyorum. Deniz kıpırtısız, çarşaf gibi… Küçücük bir sandalın kıçında oturmuşum. Dümene bağlı yeke elimde… Gökyüzünde martılar olmalı diyorum. Hiç olmazsa arada bir balık atlamalı. Mavi çarşaf gibi denizi bir bıçak gibi yarmalı. Her şey sus pus… Yaşamın nabzı durmuş sanki. Hiçbir şey olması gerektiği gibi değil.

Ağustos 2022 – İzmir
Seyfullah

Facebook Yorumları
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,320AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler