12.2 C
İstanbul
27 Nisan 2024, Cumartesi
spot_img

UYKUSUZ

Yorgunum. Çalışmaktan değil uykusuzluktan. Tuna Mahallesinde gece bekçiliğine başladığımdan falan değil. Uyku ile aram bozuk bu aralar. Yatakta sabaha kadar dönüp beynimin düşünce katarlarını geçmesini bekliyorum. Yastık eziliyor, çarşaf bir yana kayıyor. Bir de bakıyorum ezan okunmaya başlamış. Son bir umutla bekliyorum. Artık bedenim tamamen tükenmiştir belki. Bir saat bile uyuyabilsem razıyım. Sonra kalkıp işe gidiyorum. Gözlerim tavşan gözü gibi kıpkırmızı, genzimde gripten kalma yakıcı bir acı… Neden olduğunu tam olarak ben de bilmiyorum. Yaşam çetrefilleşiyor azıcık. Ve bütün dengem alt üst oluyor.

Otobüste kendimden geçiyorum bazen, trende… Birkaç dakikalığına beynim kapanıyor. Bir durakta duruyoruz belki, ya da lastiğin biri bir çukura dalıp çıkıyor. Pat diye uyanıveriyorum. Oysa son durağa kadar gidip geri gelmeye çoktan razıyım. Olmuyor. Bir türlü olamıyor.

Kitap okuyarak uyuduğunu söyleyen insanlarla tanışmıştım bir zamanlar. Belki de yalan söylediler ben de inandım. Birkaç gece önce elime bir kitap aldım. Ne uyuması, okudukça cin gibi oldum. Bedenimde ne uykunun ağırlığı kaldı, ne de aklımda yorgunluğun uyuşukluğu… Bir arkadaşım ben nefesimi tutuyorum. Beynime giden oksijen azalınca daha kolay uyuyorum, dedi. Ben de denedim ama hiçbir işe yaramadı. Uzmanlar da “Uykunuz gelmeden yatağa girmeyin,” demişler. Hiç gelmiyor ki sabaha kadar oturayım mı? Ballı ılık süt içtim. Yatmadan önce ılık duş aldım. Yatağa yattıktan sonra stres yaratacak düşüncelerden kurtulmaya çalıştım. En zoru da bu oldu. Ben düşüncelerimden kurtulabilsem zaten uyurum. Bedensel olarak tükenmek için her gün spor da yapıyorum.
Bazen işten döndükten sonra yemek yiyorum. Tok olmanın ağırlığı çöküp iyice tükendiğim için azıcık uyuyorum. Bu süre kesinlikle bir saati bile bulmuyor. Yıllardır çalar saat kullanmadan uyanıp işe giden biriyim ben. Bütün yaşamım boyunca uyuyup işe geç kaldığım bir elin parmaklarından bile azdır. Beterin beteri vardır derler. Eskişehir’li Hüseyin İNANÇ tam elli beş yıldır uyumuyormuş. Doktor doktor, hastane hastane gezmiş. Derdine çare bulamamışlar. Nöroloji uzmanı bir profesör “bunlar gözü açıkken uyurlar. Farkına varmazlar,” demiş. Ben de gözü açıkken uyuyorum da haberim mi olmuyor acaba? Hüseyin İNANÇ bu dertten eziyet çeken tek kişi de değil üstelik. Başkaları da. Yıllar önce bir gece bekçisi bu konuyla ilgili olarak gazetelere haber yapılmıştı. Gazetelere göre adam tam yirmi beş yıldır uyumuyordu. Uykusuzluk konusunda cinsiyet ayrımcılığı yapacak değilim. Aynı sorunları yaşayan, yan uyumayan kadınlar da varmış.

Bayramda müthiş bir yaz gribine tutuldum. Teraflu içip bol bol uyudum. Belki de bünye şimdi fazladan uyuduğu saatlerin benden acısını çıkarıyordur. Uykusuzluğumun illa ki mantıklı ve biyolojik bir nedeni vardır. Şimdi örneğin güzel bir sahile gidebilsem. Dalgalar kuma serilip yeniden sulara çekilse… Geç olur güç olur ama ben o sesle mutlaka uyurum. Bu huzur kaç saat sürer. Onu bilemem. Bir ağacın altında olsam öğlen üzeri… Nazlı nazlı akan dere kıyısında örneğin, yaşlı bir söğüdün gölgesinde. Şu sesine yine uyurum. Su sesi insanlarda başka etkiler de yapar dediler. Bana ne?

Kafa dengi arkadaşlarım vardır. Onların çözümü hep aynı… Grip oldum. İki kadeh rakı iç. Burnum takındı. Bir kadeh rakıyı burnuna çek. Kulağım ağrıyor. Kepçesinin içine birkaç damla ılık rakı damlat. Uyuyamıyorum, dedim. Üç kadeh iç, mis gibi olursun. Rüya dersen kesin garanti… Votka içsem , meyve suyuyla. Bir kadeh viski falan… Olmaz, rakıdan başkası olmaz. Rakı sevmiyorum ben. Boş ver laga lugayı, rakı iç sen. Bak o zaman her şey daha güzel olacak…

Haziran 2019 -İzmir
Seyfullah

Facebook Yorumları
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,280AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler