15.5 C
İstanbul
26 Nisan 2024, Cuma
spot_img

NİKOLAY VASİLYEVİÇ GOGOL

“Ruhumun Ukraynalı mı Rus mu olduğunu bilmiyorum.”
Gogol

Rus Edebiyatı’nın ve yazarlarının, yaratıcılığından dolayı kalbimdeki yeri her zaman farklıdır. Dostoyevski, Puşkin, Tolstoy, Gorki ve Gogol.

Nikolay Vasilyeviç Gogol, orta halli bir ailenin çocuğu olarak Ukrayna’nın Soroçinski köyünde dünyaya gelmiştir.

Gogol, gençliğinde kısa boylu, düz saçlı, hırslı olmayan sakin biriymiş. Çocukluğu köy hayatıyla kozak kültürü arasında geçmiştir. Bu hayatın çeşitliliği diğer büyük yazarlarda olduğu gibi Gogol’un eserlerinde de gözükmektedir.

Hayatının bazı dönemlerinde seyahatler yapmıştır. Yaşamının bir bölümünü Petersburg’da bir bölümünüyse Almanya’da geçirmiştir.

Her sanatçı gibi o da para sıkıntısı çekmiş ve tekrar memleketine dönmeye mecbur kalmıştır.

Gogol, sanata doğduğu evden aşinadır. Şiir ve tiyatro eserleri yazan babasından etkilenerek sanatçı olmaya karar vermiştir fakat şans eseri memur olmuştur.

Eserlerinde, Rusya’nın siyasi yönü ve toplumsal meselelerini mizahi bir üslupla irdelemiştir. Burada rütbe, unvan, bürokrasi gibi şeyleri eleştirmiştir. Halk bunu çok komik bulmuştur.

‘Burun’ hikâyesi 1836 yılında kendi dergisinde yayınlanmış, epey ilgi toplamıştır.

1842 yılında yayımlanan Palto, Gogol’un memur olan Akakiyeviç’in etrafında geliştirdiği komik ve gerçekçi bir eserdir.

Gogol’un en büyük özelliğinden biri, halkı aşağılamak değil, onu bu hale koyan yozlaşmış düzeni eleştirmektir. Bu eleştiriyi; ‘Palto’da güzel yapmıştır.

Bu yüzden Dostoyevski gibi usta bir kalem; “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık” diyecek kadar beğenmiştir.

Memuriyet ona gözlemler yapma fırsatı sunduğu için ‘Müfettiş’i de yazmıştır. İğneleyici tutumu, büyük komedisi, ‘Müfettiş’ adlı eserinde daha bariz ortaya çıkmıştır. Müfettiş’te aynı beğeniyle karşılanmıştır. Fakat bu öyküsüyle soylu kesimin tepkisini üzerine çekmiştir.

Günlük hayatı, bayağı kişilikleri, bürokrasiyi alay ederek anlatan Gogol, bu eserlerinin yayımlanmasından sonra çok büyük tepkiler toplamıştır. Bu tepkiler o kadar büyümüştür ki Rusya’dan ayrılmak zorunda kalmıştır.

Toplumu irdeleyen, sistemi kabul etmeyen insanların kaçınılmaz sonu böyle olmaktadır.

Başyapıtlarından biri; ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’nde, insan psikolojisini irdeleyen yazar buradaki memur karakterini çok iyi canlandırıp, kahramanına başarılı bir kişilik giydirmiştir. Bu eserde bir memurun rutin hayatını ve işi yüzünden nasıl sıkıntılar çektiğini anlatmaktadır. Buradaki benzetmeler ve yaşanmışlıklar mizah ve gerçekçilik açısından mükemmel anlatımlardır.
Gogol’un amirini anlattığı kısım, mizah ancak bu kadar mı olur, denir cinstendir. Amirini ve ortamdaki kişileri hayvan kılığına sokması ve alay etmesi…
Gogol burada yaptığı canlandırmalar ve taklitlerle, devlet otoritesini ve bürokrasiyi çok iyi eleştirmiştir. Bunlar gerçekten de çok akıllıca yapılan esprilerdir.

Eserlerini yazarken dikkatle vurgulamak istediği hususu; ‘bu gidişle dünya kötülüklerden kurtulamayacak’ sözüyle açıklamıştır.
‘Portre’ adlı eserinde, toplumu değiştirip, insanlara yol göstermeye çalışmıştır. Diğerlerinden farklı olarak kılavuzluk görevini üstlenmiştir.
1842 yayımlanan Ölü Canlar, kitabı ona büyük ün getirmiştir. Puşkin’in; ‘konumu çaldı’ dediği kitap, onun ölümünden sonra basılmıştır. Belki Puşkin ağzından konuyu kaçırmasıydı böyle bir kitap olmayacaktı.

Diğer kitaplarda gösterdiği başarıyı ‘Ölü Canlar’da da gösteren Gogol, çiftlik hayatını iyi bildiği için, çiftçi ve köylü karakterlerini başarılı bir şekilde çizerek, kendini Rusya’nın taşra sokaklarına atmış, burada gördüğü olayları eleştirisel bir dille kaleme almıştır.

Ölü Canlar’daki, Çiçikov karakteri çarpıcı bir kişilik olup, dili çok iyi kullanan, uyanık birisidir. Öyle ki ölülerin üzerinden saygınlık kazanmayı düşünecek kadar da akıllıdır.
‘Taras Bulma’ adlı eserinde “Yüce Ukrayna toparlakları” diye çevrilen bir kısım vardır. İçinde kehanetler saklayan bir bölümdür. 1962 yılında metne bağlı kalarak sinemaya uyarlanmıştır. Filmin sonunda metinde olduğu gibi Talas Bulma, yakılarak öldürülmüştür. Son sözleri kehanet olarak kabul edilir.

Gogol, kitaplarındaki başarılarından dolayı Moskova’da büyük çevrelerinin içine girmiş, üniversitede tarih kürsüsüne başkanlık yapmıştır.

Gogol, bir konuşmasında ruhunu tam olarak kesinleştirmemiş; ‘ruhum Ukraynalı mı, Rus mu bilmiyorum’ ifadesini kullanmıştır. Bu da onun iki kültürden de beslendiğinin açıklamasıydı. Özellikle de kozak kültüründen.

İniş çıkışlarıyla, yazdığı eserlerle dolu dolu bir hayat yaşayan Gogol, hayatı boyunca hep kendi olmuş, toplumun ve soyluların bakışlarından etkilenmeden yaşamı sorgulamıştır.
Ve eleştirileri yazılarını eksik etmeden, ömrünün sonuna kadar insanlara yol gösteren özgün eserler üretmiştir.

Her Rus yazarın genlerinde olduğu gibi Gogol’un genlerinde de büyük bir kurgu başarısı vardır. Bu başarıyı daha önce okuduğum; Tolstoy, Puşkin ve Dostoyevski’nin eserlerinde de görmüştüm.
Kişilik olarak çelişkileri ve gelgitleri olan Gogol, bir dönem kendini dine vermiş, kiliseyi övmeye başlamıştır. Zamanla çelişkileri o kadar farklı bir boyuta ulaşmıştır ki en sonunda 1852 yılında “Ölü Canlar” adlı büyük romanının ikinci bölümünü elleriyle yakmıştır.

Kitaplarındaki muhafazakâr tutumundan dolayı toplumdan dışlanmış, erken yaşta bunalıma girmiş ve 1852 yılında da kırk üç yaşında Moskova’da hayata gözlerini yummuştur.
1 Nisan 1809’da Ukrayna’nın Poltava şehrine bağlı Soroçintzi’de doğan Rus yazar Nikolay Vasilyeviç Gogol’u saygıyla anıyorum.

Neslihan Minel

Facebook Yorumları
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,280AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler